why should I trust you?

555 67 89
                                    

19 Mart 2018

Onlara her şeyi anlattığımda tıpkı benim gibi rahatsız olmuşlardı. Yengemi ve amcamı kontrol etmemiz gerektiğini düşünüyorlardı.

İlk başta o adamın söylediklerini saçma bulsamda Seungmin ve Chan hyunga anlatırken işin sandığımdan daha ciddi olduğunun farkına varmıştım.

"Hyung ben bir---"

Kapı çaldığında sözüm yarım kaldı. Seungmin kapıyı açmak için gittikten birkaç saniye sonra geri geldi.

"Bir adam seni soruyor Hyunjin."

Bir adam mı? Asla kimseyi beklemediğimden kaşlarımı çatarak ayağa kalktım ve kapıya doğru yürüdüm. Adım seslerinden ikisinin de beni takip ettiğini anlıyordum.

Kapı kolunu tutup çektiğimde karşımda aynı kişiyi gördüm.

"Merhaba Hwang. Benimle gelmelisin, sana göstereceğim bir şey var."

Onunla gitmem mantıksızdı. Bir vampir olduğunu iddia ediyordu ve doğru söylediği çok muhtemeldi.

Ama düşününce, ne zamandır mantıklı şeyler yapıyordum ki?

"Hyung, ben az sonra geleceğim. Siz içeri geçin."

"Ama Hyunjin b---"

"Hadi ama hyung. Güven bana. Ne yaptığımı biliyorum."

İç çekti ve Seungmin ile beraber içeri girdiler. Başka şansı olmadığını o da biliyordu, ne kadar inatçı olduğumu...

"Gerçekten ne yaptığını biliyor musun Hwang?"

Ona doğru adımladım ve tam önünde durdum.

"Bana ne göstereceksin?"

Her zamanki gülüşünü yüzüne yerleştirdi ve  arkasını döndü.

"Sırtıma atla."

Ne? Sırtına mı? Çok saçma ama! Bunu asla yapmam.

"Kucağıma almamı mı tercih edersin?"

Zihnimi okumayı acilen bırakmalısın. Çünkü çok rahatsız edici.

Görmese bile gözlerimi devirdim ve sırtına yerleştim.

"Gözlerini kapat. Alışkın olmadığın bir şey olacak. Gözün çıksın istemeyiz."

İkiletmemeyi tercih ederek gözümü kapattım. Birkaç saniye sonra yüzüme olması gerektiğinden fazla soğuk ve sert rüzgar çarptığında ancak idrak etmiştim.

Bir vampirin sırtındaydım! Delirmiş olmalıydım...

Bir dakikadan daha kısa süre sonra durduğunda gözlerimi açıp sırtından indim.
Bulunduğumuz yere bu kadar kısa sürede gelmemize şaşırabilirdim. Eğer bir kaç saat önce anne ve baba dediğim insanlarla tartıştığım evi neredeyse kül yığınına dönmüş olarak görmeseydim.

Hiçbir tepki veremiyordum. Yani söylediği şeyler doğru muydu? Beni korkutmak istediği için uydurduğu birkaç aptal yalan değil miydi?

Bekle...

"Onlar...onlar-"

"Sana öldüklerini söylemiştim."

Omuzlarımdan tutup biraz ilerlettiğinde yerde duran iki ceset torbasını görmüştüm.
Bu bir rüya olmalıydı. Kötü bir rüya.

Gözlerimin çoktan dolmuş olduğunu onları kırptığımda akan bir damladan anlamıştım.

Benim yüzümden... Benim aptal bir hatam yüzünden ölmüşlerdi. Üstelik onlarla olan son anım berbattı. Onları terketmiştim.

"Ağlıyor musun? İnan bana buna değmez Hwang."

Duyduğum sesle bütün sinir hücrelerimin harekete geçtiğini hissettim. Ellerim karıncalanıyordu.

Sinirle arkama döndüm ve hızla ona yürüdüm.

"Vampirler geleceği görebilir değil mi!?"

"Ah, eğer istersem görürüm tabii."

Biliyordu. Onların öleceğini biliyordu!

"Görmüştün! Evde yangın çıkacağını biliyordun! Seni o tavşanı öldürürken gördüğüm günden beri beni takip ediyordun değil mi!? Bu yüzden geleceği de biliyordun!"

Kollarını birbirine bağladı ve umursamazca suratıma baktı.

"Ee? Ne olmuş yani?"

"Öleceklerini bildiğin halde hiçbir şey yapmadın!"

Yüzüne sinirli bir ifade yerleştirdi. Bu onda ilk kez gördüğüm bir şeydi. Tabi kırmızı gözleri de...

"Eğer sen de içeride olsaydın bir şeyler yapardım Hwang. Ama değildin ve inan o ikisinin kurtarılmaya değer hiçbir yanı yoktu."

"Ne demek istediğini anlamıyorum ama onlar ailemdi! Yapabilecek bir şeyin vardı ama yapmadın! Sen aşağılık bir ins--- vampirsin!"

Bana cevap vermek yerine gözlerini arkamda bir yere odakladı ve oldukça yavaş adımlarla o tarafa yürüdü.

"Hey! Nereye!?"

Bana cevap vermek yerine o tarafa koştu ve gözden kayboldu. Gittiği yönü gördüğüm için o tarafa koştum.

Burada kalıp yengemin ve amcamın ölüsüyle ya da yanan evle ilgilenmem gerekiyordu belki. Ama kendi isteğim dışında hareketlerim onu takip ediyordu. Sanki ayaklarım benim yönetimimde değilmiş gibi o yöne gidiyordu.

Ben yaklaştıkça sesler gelmeye başladı. Yere damlayan bir şeylerin sesi. Su? Kan?

Karşılaşacağım görüntüyü tahmin edebiliyordum. Bu sefer neyi öldürmüştü? Kedi? Köpek? Ya da başka bir tavşan?

Hayır. Bir insan. Şu an tam karşımda bütün vücudu bembeyaz olmuş bir adam yatıyordu.

Kırmızı gözleriyle, sivri ve kanlı köpek dişleriyle, ağzı yüzü kan olmuş diğer adam da ayakta durmuş eserini mutlulukla seyrediyordu.

Bakışlarını birden bana çevirdiğinde bir adım geri gittim. Artık çok daha fazla korkuyordum.

Kas gücünün oldukça fazla olduğu bir adama bunu yapan beni yok bile ederdi.

"Bak Hwang. Ne yaptım gördün mü? Annenle babana olan şey de buydu. Gerçek anne ve babana... Tek fark vardı. Bu adam bir yıl önce küçücük bir kız çocuğunu taciz edip üstüne öldürdüğü halde cezasız kalan bir şerefsizdi. Ölmeyi hakediyordu. Ailen ise haketmiyordu. Onlar masumdu."

Annem ve babam bir vampir tarafından mı öldürülmüştü? Onları nereden tanıyordu? Bu adam bir çocuk katili miydi? Öyleyse ona acımıyordum. Ama madem ailem masumdu ve vampirler masum insanları öldürmüyordu, neden annemleri öldürmüşlerdi?

"Kimsin sen?"

Dişleri sivri halinden uzaklaştı ve gözleri kahverenginin en parlak haline büründü.

"Lee Minho. Ve sen Hwang, benimle geliyorsun. Tüm sorularının cevabını vereceğim."

Beni kandırmadığını nereden bilebilirdim ki? Issız bir yere götürüp öldürmeyeceğini nereden bilecektim?

Fakat şu yerde yatan adamı görünce birinin kanını içmek için çokta ıssız yerlere ihtiyaç duymadığını görüyordum.

"Sana neden güveneyim?"

Güldü ve bana birkaç adım yaklaştı. Yüzünü yüzümün en yakınına getirdi ve parmaklarını koyu kahverengi, hafif uzamış saçlarımda gezdirdi.

"Çünkü başka bir seçeneğin yok."

Oy verip yorum yapmak ister misiniz asklar duyduguma gore bedavaymis

like wine, hyunho ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin