"Yaa, Lee Chaeryeong. Size en son 'bir daha görüşmeyelim' dediğimde 260 yıl önceydi. Jisung bela mıknatısı özelliği yüzünden götüne bir kazık yiyerek ölecek diye beklerken normal bir insan olarak ölünce---"
Minho'nun sert bakışlarını görünce boğazını temizlemişti.
"Üzgünüm, onun hakkında böyle konuşmamam gerektiğini biliyorum... Jisung'u kaybedince sen biraz kafayı üşüttüğün için gelmiştim en son."
Son cümleleri baştakilerin aksine mahçup ve kısık çıktığında gerçekten üzgün olduğunu hissetmiştim.
"Tamam, ortamı germe Minho. Herkes Jisung'u sevmek zorunda değildi, değil mi? Kimse kimseyi sevmek zorunda değil. Ve Chaeryeong ile onun düşman gibi olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Yine de seni kendine getiren kişiye düzgünce hoşgeldin de."
Yunho bir anne -veya baba- edasıyla konuştuğunda Minho, Chaeryeong'un yüzüne bile bakmadan hoşgeldin demişti.
Onun ardından diğer hepsi güzel hoşgeldin dileklerini sunduğunda ortam biraz yumuşamış ve kızın ilk neşesi yerine gelmişti.
"Hepinizi çok özlemişim! Hatta Minho, seni bile! Buraya gelmek zorunda kalmasaydım muhtemelen hiçbiriniz aklıma bile gelmeyecektiniz ama öyle aptalsınız ki, Tanrım..."
Topuklu ayakkabılarının çıkardığı yüksek ses eşliğinde doğrudan bana doğru yürüdüğünde Mingi'nin gülümseyen suratını gördüğümde rahatlamıştım.
Ayrıca kızın sağ omzunda rahatlıkla görünen soylu dövmesi de beni asla yemeyeceğini gösteriyordu, umarım.
Yanıma geldiği an saçlarımı tutup burnunu boynumun hatta göğüslerimin -kısacası tenimin gözüktüğü neredeyse her yerimin- üzerinde gezdirip derin derin nefesler almıştı.
"Şunu yapmayı kes Chaeryeong. Gördüğün her insana aynı şeyi yapıyorsun. Jisung bu yüzden senden nefret ediyordu."
Minho'ya cevap vermeden geri çekilip ellerini çırpmıştı.
"Ah, mükemmel! Bebekliğin bile yakışıklıymış Hwang! İnanılmazsın!"
Chaeryeong beni hayranlıkla süzerken bebekliğimi nerden bildiğini anlamaya çalışıyordum.
"Chaeryeong geçmişi görüyor."
Aklımdaki sorunun cevabını veren Mingi'ye sadece başımı sallayarak cevap vermiş ve gözlerimi yine kıza dikmiştim.
Ne garip biriydi öyle?
"Bakma öyle, geçmişi görmek saçma bir yetenek gibi duruyor ama aslında çok işe yarıyor. Kötü niyetli insanların kurduğu planları öğrenip onu mahvetmek gibi."
Göz kırpıp büyük kırmızı koltuklardan birine ilerlediğinde onun peşinden gülerek giden ikili ve somurtarak giden bir Minho vardı.
Onları takip ederek tekli koltuğa oturduğumda istemsizce kızı süzüyordum.
Cidden, ne garip biriydi?
"Bu iki oldu."
Minho bana bakarak konuştuğunda neyden bahsettiğini anlamaya çalışıyordum.
"Ne?"
"Aynı şeyi iki kez sordun. Evet, garip biri."
Gözlerini abartılı bir şekilde devirdiğinde şaşkınlık içerisindeydim.
Sassy Minho... Buna bir ara güleceğim.
"Direkt konuya girip evime gitmek istiyorum çocuklar. Biliyorsunuz ben yaşlıyım. Yorgunum..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
like wine, hyunho ✓
Fanfic" Ben seni delicesine severken, ben senin için kanımın her damlasını akıtmaya hazırken; senin o buzdan kalbin onun için atmaya devam ediyor sevgilim. „ ~ yan ship; chanmin ~ !!vampir. !!angst. ~ |020722| |241222| ~ angst #1