absence

357 61 10
                                    

Gözlerimi rengarenk odada, fakat yalnız başıma açtım.

Başımda hafif bir ağrı vardı ama garip bir şekilde iyi hissediyordum.

Gözlerimi odada gezdirdiğimde, başucumda açılmış vişne suyu paketini gördüğümde şaşkınlıkla kaşlarımı çattım.

Bu nasıl buraya gelmişti?

"Chaeryeong getirmiş."

Buraya ne zaman gildiğini bilmediğim Minho konuştuğunda başımı hızla ona çevirdim.

"Chaeryeong mu?"

"Hm hm."

Chaeryeong... Chaeryeong!

"O geldiyse o zaman---"

Cümlemi bitirmeden ona baktığımda içtenlikle gülümseyerek başını salladı.

Gülümsüyor.

"Bu arkadaşların geldi demek."

Hızla ayağa kalktığımda kolumu tutmasıyla durdum. Son olandan sonra bana fazla temas etmese iyi olurdu.

"Yavaş ol. Çok sinirliler. Sana öylece sarılacaklarını sanmıyorum. Öyle ki şu kaslı olan geldiğinden beri Mingi'yi azarlıyor. Ne cesaretse.."

Güldüm. Canım Chan hyungumun benim için yapamayacağı hiçbir şey yoktur.

"Olsun. Azarlanmaya razıyım. Onları özledim."

Kolumu yavaşça bıraktığında kapıyı açıp çıktım ve koşarak aşağı indim.

Chan hyung dirseklerini dizlerine yaslamış sinirle beklerken, Seungmin ellerini bacaklarının arasına sıkıştırmış gerginlikle bekliyordu.

Görüş alanlarına girdiğimde Chan hyungun hızla kalkıp bana doğru yürümesi bir olmuştu.

Seungmin de arkasından kalkmıştı tabii.

"Sen aklını mı kaçırdın!? Tanrım! Tanımadığın bir kan emiciyle siktiğimin kilometrelerce uzağına giderken telefonunu almak aklına gelmedi mi!?"

Cevap vermeme fırsat bile vermeden tekrar konuştu.

"Kuş beyinli! Gerçekten sen... Sen bir aptalsın! Bencil! Sadece kendini düşünüyorsun! Bizi bu kadar meraklandırmaya hakkın olduğunu mu sanıyorsun!?"

Gerçekten çok kızmıştı. Beni sevdiği ve çok merak ettiği için bu kadar kızdığını biliyordum.

"Başına bir şey gelseydi bize ne olurdu hiç düşündün mü?"

Az öncekine nazaran sakince konuştuğunda, üzgünce ona adımladım ve kollarımı boynuna doladım.

"Hyung, çok özür dilerim."

İç çekerek kollarını belime doladığında gülümsedim. Bana çok fazla kızgın kalamayacağını biliyordum zaten.

"Hyunjin, yemin ederim bir daha bize böyle bir şey yaşatırsan seni çok kötü yaparım."

Kafa sallayarak ayrıldığımda üstüme saldıran minik bir beden beklemiyordum açıkçası.

"Gerizekalı! Salak! Aptal! Chris kuş beyinli diyor bir de! Beyin yok ki kuşlu olsun. Beyinsiz ya!"

Bir şeyler saydırırken bir yandan da acıtmamak için uğraştığı çok belli olan yumruklarını omuzlarıma indirmesi gülmeme sebep oluyordu.

"Bak gülüyor bir de!"

"Ya Seungmin, özür diledim ama."

Vurmayı bırakıp boynuma sarıldığında, kollarımı beline dolayıp sıktım.

like wine, hyunho ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin