you will die

370 61 44
                                    

Tam dış kapıdan çıkacakları sırada yakaldığım ikiliyle birlikte koltuğa oturmuş ve konuşuyorduk.

Daha doğrusu konuşmaya çalışıyorduk. Şu ana kadar sadece Minho'nun nerde olduğunu sormuştum. Onlarda av için biraz erken çıktığını söylemişlerdi.

"Hwang? Belli ki bir şeyler sormak istiyorsun. Lütfen bir an önce sor olur mu? Yoksa Yunho seninle beslenecek ve engel olamayacağım. Biz açız."

Bakışlarımı Yunho'ya çevirdiğimde yeşil gözlerini bana dikmiş ve sürekli olarak yutkunduğunu görmüştüm.

"Evet küçüğüm. Lütfen sorularını hızlı sor. Kontorlü sağlamakta zorlanıyorum."

Hızla başımı salladım. Birinden korunayım diye diğerine yem olacaktım yoksa.

"Öncelikle ismim Hyunjin. Hwang demezseniz mutlu olacağım."

Yunho'nun öldürücü bakışları yumuşadı ve gülümseyerek bana baktı. Hal ve hareketleri çok hızlı değişiyordu. Korkutucu biriydi.

"Pekala Hyunjin, söyle bakalım bizden ne istiyorsun?"

Gerginlikle parmaklarımı kıtlattım. İstediğim Minho'ya zarar verecek bir şey değildi. Hem beni hem onu korurdu.

"Minho bugün az daha beni ısırıyordu. Boynumdan."

İkisi de şaşkın gözlerle bana baktığında saçlarımı düzelterek devam ettim.

"İstekli olduğunu sanmıyorum. Kriz gibi bir şeydi. Eminim."

"Ama bu imkansız. Kriz anı olsaydı çoktan ölmüştün."

Mingi korku ve kızgınlık karışımı bir ses tonu kullanarak konuştuğunda Yunho onun elini tuttu ve başını sağ sola salladı. Tek bir noktaya bakarak konuşmaya başladığında bir şeyler gördüğünü anlamıştım.

"Çocuk doğru söylüyor. Kriz anıydı. Ben...görüyorum. İlk kez böyle bir şey oluyor. Bu bir ay sonrası değil ama görebiliyorum. Çok garip."

"Kendini kontrol etmesinin mümkün olmadığını biliyorsun Yun. Onun kontrolünü sağlayan tek kişi Jisung'tu."

Yunho hafifçe titreyerek gözlerini kırpıştırdı ve ardından bana çevirdi. Yüzünde bir gülümseme vardı ama bu sıcak bir gülümsemeden çok gergindi.

"Onda bir şey var. Minho'yu zapteden bir şey."

Ne var bende? Ben sıradan bir insanım işte. Jisung onun aşkıydı ve onu zaptediyordu. Bense tesadüf eseri hayatına giren bir yabancıydım. Kanını içmemek için zor tuttuğu bir yabancı.

"Bende ne olabilir ki? Kanımla ilgili olabilir mi? Onu kokluyor. Onu içmekten zevk alacağını falan söylemişti."

Mingi güldü ve başını sağa sola salladı.

"Kanını içmekten emin ol biz de zevk alırdık Hyunjin. Kokusu buraya kadar geliyor. Başka bir şey var."

Yunho aninden Mingi'nin koluna yapıştığında sıçrayarak bakışlarımı ona çevirdim.

Beyaz parmakları sevgilisinin kolunu sıkmaktan kızardığında göz bebeklerinin titrediğini görmüştüm.

"Ne görüyorsun Yunho?"

Yunho ona cevap vermek yerine gözlerini bana çevirdi ve ayağa kalktı. Bunu Mingi'nin elini bırakmadan yaptığı için şimdi ikisi de ayaktaydı.

"Gitmelisin Hyunjin. Gitmek zorundasın. Buna izin vermeyecek. Biz şimdi seni şu kapıdan çıkarmaya çalışsak anında burda bitecek ve izin vermeyecek. Ama sen yine de bunu başarmak zorundasın."

like wine, hyunho ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin