he was the one who healed me

412 66 67
                                    

Ben fotoğrafı almış incelerken o derin düşüncelere dalmış gibi duruyordu.

Fotoğrafta iki genç görüyordum.

Birisi tüm mutluluğuyla gülümsüyordu. Olduğu yerden oldukça memnun görünüyordu. Fazlasıyla eğleniyordu.

Diğeri ise minnettardı. Küçük ama güçlü bir gülümseme vardı yüzünde. Yanında olduğu kişiden oldukça güç alıyordu. Mutluydu, çok fazla.

Yavaşça bakışlarımı ona çevirdim. Bunu farketmiş ya da hissetmiş olacak ki o da bana baktı. Gözlerinin dolu dolu olduğunu görmek kafamı karıştırıyordu.

"Onu ben öldürdüm."

Yüzüne buruk bir gülücük kondurarak elimdeki fotoğrafa baktı.

"Böyle söylediğim için kesin sinirlenmiştir. Yumruklarını sıkmış küçük küçük zıplıyordur kesin."

Yüzünde öyle güçlü bir gülüş vardı ki... Sadece onunla ilgili bir şeyi konuşmak bile ona iyi geliyor gibiydi. Ama şu durumda bir o kadar da kötü geliyor gibiydi. Yüzünde bir gülüş vardı evet ama altında büyük bir acı vardı.

"Anlatmak ister misin?"

Yüzüme çok korkutucu bir bakış yolladığında anında sorduğum şeyin yanlış olduğunu düşünmüştüm.

Ama elimdeki fotoğrafı alıp daha dikkatli bakarak konuşmaya başladığında düşüncem değişmişti.

"21 yaşındaydı. Soylu meleziydi. Yani bir insan ve vampirin birlikteliği sonucu olmuştu. O tekti. Bir yasak sonucu olan tek insan-vampir meleziydi. Ama henüz sürecini tamamlamamıştı. Tam anlamıyla vampir olmak için bir yıla daha ihtiyacı vardı. Henüz ölümlüydü."

Gözünden akan bir damlayı hızlıca sildi.

"Normal insanlar gibi okulu vardı. Hukuk okuyordu. Son yılına yeni başladığı için okul bir parti veriyordu. Onca insanın arasına girmemin yanlış ve tehlikeli olduğunu söylesem bile çok ısrar etti. Bana güvendiğini söyledi. Kendime güvendim. Onun sayesinde."

Gülümsedi. Parmağını fotoğraftaki Jisung'un üzerinde gezdirdi.

"Beni iyileştiren oydu. Onun sevgisi, güveni. O partide her şey çok güzeldi. Biz ilk ve son kez seviştik o partide. Sonra..."

Durmaksızın akan yaşlarını sildi ve yutkunup devam etti. Asla hıçkırmıyor ve gözyaşlarını saymazsak ağlıyor gibi durmuyordu. Ama yine de zorlandığı belliydi.

"...ben her şeyi mahvettim."

İlk hıçkırığını duydum.

"Bana hiçbir şey olmadı çünkü lanet olası bir vampirdim! Ama o bir insandı. Her yer kandı her yer! Onun kanıydı. Ama umrumda değildi. Kanının öldürücü güzellikteki kokusu, onu kana kana içme arzusu... Hiçbiri yoktu. Sadece yalvarıyordum benden gitmemesi için. Ama o ne yapıyordu? Gülümsüyordu! Ölürken bile gülüyordu! Kendimi suçlarsam beni sonsuza kadar affetmeyeceğini söyledi ve...gitti."

Sonra tamamen elindeki fotoğrafa odaklı konuştu. Jisungla konuşur gibiydi.

"Öyleyse beni hiç affetmeyeceksin değil mi?"

Gözlerini kapattı. Sanki onu duyuyor gibiydi. Sanki o sorunca cevap alıyordu.

Birden ayağa kalktı ve fotoğrafı kutuya koyarak tekrar kilitledi. Anahtarla birlikte onu da aldı ve odanın kapısını açtı.

"Aşağıda kahvaltı var. Siz insanlarınki gibi değil pek ama idare edersin artık. Bir de aşağıda başka bir vampir görürsen korkma. O zararsız olan."

like wine, hyunho ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin