let's go to him

343 64 32
                                    

8 Mayıs 2018

Bir aydır her şey çok daha düzene girmişti. Mesela artık gündüzleri birlikte uyuyor, geceleri ise birlikte uyanıyorduk. O işe gider gibi kan bulmaya gidiyordu. Bense ikimize yemek -ona kan- hazırlıyordum. Eve döndüğünde birlikte karnımızı doyuruyor, sonra vakit geçiriyorduk. Film izliyorduk, oyun oynuyorduk, bazen Chan hyung ve Seungmin'i davet ediyorduk. Chan hyung ve Minho'nun arası da artık çok daha iyiydi. Saatlerimiz güzelce geçiyor, sabaha karşı ise yorgunlukla yatağa yatıp sımsıkı sarılarak uyuyorduk.

Mesela bazı problem yaratan konuları da halletmiştik. Jisung gibi.

Ona, Jisung'u hala ne kadar çok sevdiğini bildiğimi ve bunun beni asla rahatsız etmediğini söylemiştim. Eğer benim yüzümden ondan uzaklaşırsa hayatımın sonuna kadar suçluluk duyacağımı da belirtmiştim.

Son zamanlarda boşladığı şeyi yapmaya ben zorluyordum artık onu. Her gün Jisung'a ben yolluyordum.

Minho, hiç olmadığı kadar -en azından benim tanıdığım zamanlarda- mutlu görünüyordu. Sürekli gülümsüyordu.

Onu sinirlendirdiğim zamanlarda kalbimi kırmamak için asla bana bağırmıyor, onun yerine bulduğu peçeteyi ağzıma sokarak susturuyordu beni.

Bunu seviyordum. Onunla olan her şeyi seviyordum.

Ama bugün bir sorun vardı. Minho çok mutsuz görünüyordu.

Gülmüyor, yemek yemiyor, benimle neredeyse hiç konuşmuyordu. Bir problemi vardı ama kendi içinde halletmeye çalışıyordu.

Yanına oturdum ve başımı omzuna yasladım. Anında çoktan kestirdiğim saçlarıma bir öpücük kondurdu.

Minho, uzun saçlı olmamı sevmiyordu. Kısa saçlı olduğumda yüzüm gözüm açılıyormuş. Yüzümü görebilmeyi daha çok seviyormuş.

Başımı kaldırıp çenesine bir öpücük kondurdum.

"Neyin var sevgilim?"

Burukça gülümsedi.

"Bir şey yok, düzelirim az sonra merak etme."

Doğruldum ve çenesinden tutarak bana bakmasını sağladım.

"Ama merak ediyorum. Ne konuşmuştuk? Bir şey varsa bunu benimle paylaş ve birlikte halledelim. Lütfen."

Elinin üstündeki elimi okşadı.

Yavaş yavaş dolan gözlerini gördüğümde durumun sandığımdan daha büyük olduğunu farkettim.

Akan bir damla gözyaşıyla birlikte konuştu.

"Bugün 8 Mayıs."

"Yani?"

Yutkundu. Bir kaç gözyaşı daha döküldü.

"Bugün, onu kaybettim. Kollarım arasında kalbi atmayı bıraktı. Minicik bedeni buz gibi oldu. Adımı...adımı söyleyemeden son nefesini verdi. Bugün, Jisung öldü."

Ölüm yıldönümü. Bugün onun ölüm yıldönümüydü ve sadece kötü anılarını hatırlıyordu.

Ona sarıldım. Anında hıçkırarak ağlamaya başladığında birkez daha hayret ettim. Onu ilk defa böyle ağlarken görüyordum. İçim parçalandı. Kahkahalarını, hıçkırıklarına tercih ederdim.

Ağlamasına izin verdim. Gözünü açtığından beri kendini tutuyordu ve rahatlamaya ihtiyacı vardı.

Omzumda ağlarken bir bebek gibi uyuyakaldı. Anlaşılan gece düzgün uyuyamamıştı. Hiç kıpırdamadım ve kendiliğinden kalkana kadar uyumasına izim verdim.

like wine, hyunho ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin