3M Migrosa giriş yaptık. Ama yapmadan önce biraz Hürkan'ın burnundan getirmiş olabilirim. "Hâlâ anlamıyorum arabayla neden gelmedik?" çok haklı neden durup dururken inat yaptım ki birden? "Of bilmiyorum." market arabasını sürerken bana baktı. "Ne demek bilmiyorum, 15 dakika yürüdük. Geri poşetlerle yürümemiz gerekecek o yolu."
"Ya olsun ne olacak? Kaslı değil misin sen, zorlanmazsın." dediğime gülüp önüne döndü. Bu sırada da manav kısmına varmıştık. Maydonoz, marul, biber, kırmızı biler, sarımsak, soğan, domates... Elime ne geçerse azar azar alıyordum. "Bunların hepsi lazım mı gerçekten?" şimdi de hepsini tarttırırken sormuştu. "Yaani, olmasa da olur dediklerim var içinden ama madem bir iddiaya girdik, tam şekilde yapmak gerekir." hepsini tarttıktan sonran kuru baklaların olduğu reyonunda geldik. "Şimdi çok önemli bir sorum var diyerek arkamdan arabayı sürerek gelen Hürkan'a döndüm. Dikkatini bana verdi tamamen.
"Pilav mı makarna mı? Tavuğun yanında hangisi daha iyi gider?" çok ciddi sorduğum için saniyelik donup kaldı. Sonra ise gülüp "pilav" dedi. "Makarna yaparsan soslu falan yaparsın heralde, onu da 45 dakikada haşla sosla pek yetiştiremezsin gibi." dudaklarımı büzüp paketlere bakmayı bırakıp ona baktım. "Ovv, çok düşünceliymişsin. Ne yapsam bilerek kayıp falan mı etsem?" küçük bir kahkaha atıp arabayı sürmeye devam etti. "Sen de çok mütevaziymişsin(!) gözlerim doldu bak." kıkırdayıp birkaç paket makarna, bulgur ve pirinç pilavı ve kırmızı mercimek aldım. Kucakladığım paketleri yere düşürmeyeyim diye Hürkan el attığı sırada yanımıza birkaç çocuk geldi. Çocuk dediysem de 17-19 yaş arasındadırlar.
"Affedersiniz rahatsız ediyoruz ama Hürkan abi, sen misin?" Hürkan benim yerime kucakladığı paketlerle çocuklara şaşkınca bakarken gülmemek için kendimi zor tuttum ve tek tek arabaya koymaya başladım paketleri. "Evet benim."
"Abi fotoğraf çekinebilir miyiz?"
"Olur gelin, topluca çekinelim çünkü acelemiz var."
Kızlardan biri telefonunu bana verdiğinde şaşırıp Hürkan'a baktım. "Gülümseyin, çekiyorum, çektim." çektikten sonra telefonu birine verip küçüklerinden bir paket tuz aldım. "Sevgilin mi abi?" çocuklardan biri sorunca kızlar aslan görmüş ceylan gibi kaldırdı başlarını telefondan. "Evet yengenizim, ona göre." gülerek söylediğimde Hürkan şaşkınca kaş göz yaptı. "Ne, ne var Emre'yle Kaan yenge demiyor mu?"
"Diyor da-"
"Oha! Bunu ilk bizim öğrenmemizin şokundayım şu an." kendi aralarında konuşup gülüşmeye başladıklarında Hürkan'ın haline kıkırdayıp elimle "gel gel" hareketi yaptım. O da çocuklarla vedalaşıp arabayla yetişti bana. "Baya eğlendin gibi sen."
"Hem de nasıl." gülerek söylediğimde o da gülüp aldıklarımıza baktı. "Daha alacak mıyız?" iç çekip başımı salladım. "Baharat almalıyız. Sonra kasap kısmına gidip tavuk almalıyız. Sanırım ayrılırsak daha hızlı hallederiz."
"Tamam, ne alayım ben?"
"Sen kasap reyonuna gidip bir paket tavuk göğsü al." başını sallamış gidecekken kolundan tutup durdurdum. "Dur dur, erkekler çok mu yiyor?" sorumla şaşırıp kahkaha attı. "Ne?"
"Bir paket Mert'le bize tam yetiyor. İki paket al diyeceğim de, Emre beni korkutuyor, doymazsa?" Hürkan daha sesli güldüğünde dediklerimden utanmadan edemedim. "Yani yesin istediği kadar ondan değil de yetmezse diye bir an şey ettim." gülmeye devam ederken bileğimden tutup ilerlemeye başladı. "Beraber alsak daha iyi olur sanki, hm?" çekindiğimden başımı sallayıp raflara bakarak yürümeye başladım.
"Baharat alacaksın değil mi?"
Yüzüne bakmadan başımı salladım. Birden durunca bileğimden tuttuğu için ben de durup döndüm ona. "Baharat değil mi bunlar?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hürkan Gügen - Bir Romantik Komedi
ChickLitGenç kız edebiyatı olarak düşünün. Sadece erkek başkarakter Hürkan. Başkarakter kızın adının yerine kendi adınızı koyarak hayal et gibi de yapabilirsiniz. Eğlenceli bir romantik komedi olmasımı umuyorum... Şimdiden keyifli okumalar. Sadece eğlenme...