Kuzenlerinizi sevin.
Elbette aklı başında olanlardan söz ediyorum. Eğer hayatınızda Tuna gibi biri varsa onu sevmenize gerek yok. Bir Kamuran Atladagel tavsiyesi olarak henüz çok geç olmadan o virüsü hayatınızdan çıkarın derim. Akrabalık gibi bir gerekçeden dolayı çıkaramıyorsanız da, misal veriyorum benim gibi, o gıda israfını görmezden gelin.
İşe yaramaz hergele kavgadan bu yana mesaj atıp duruyordu. Mesajların ana teması Doğan tarafından çenesine yediği yumruk ve Mert'in Buğra'ya benim yüzümden kafayı takmış olmasıydı. O salak da göz var nizam var demeyerek Buğra'nın beni sevdiğini düşünüyordu. Açıkçası Tuna'nın yüzünün ne kadar acıdığı ile ilgili çektiği nutuk zerre umurumda değildi, kabul biraz içim acımıştı, tamam gerçekten içim acımıştı ama o an asıl ilgilendiğim mesele Meğra shipimdi. Ancak bir süre sonra, aklıma yediğim hakaretler geldikçe mesela, o da çekici olmamaya başlamıştı. En sonunda dayanamayarak Tuna'nın mesajlarını susturmuştum.
Şimdi de sınıfımı değiştirebilecek olmamın mutluluğu içerisinde yatağımda oturmuş Kayıp Evren Çocukları adında basit ama garip derecede beni kendisine bağlayan bir netflix dizisi izliyordum. Yüzümdeki çakal gülümsemeyi görüyor musunuz? Evet, orada da birilerini shiplemiştim. Sam ve Andy, Luke ve Felix acayip yakışıyordu. Hatta ship isimleri bile bulmuştum: Samdy ve Lulix! İnanmıyorsanız gidip izleyin.
Felix'in aksanına düştüğüm bir bölümün daha sonuna geldiğimde titreyen telefonumla dikkatim dağıldı. Bacılar grubunu ve Tuna'yı susturmuştum. Sol kaşımı sorguyla kaldırıp bilgisayarımın ekranını kapadım ve telefonu elime aldım.
Mesaj tuhaf bir şekilde ağzı burnu ayrı dağıtılmış olan Buğra'dandı. Her ne kadar ona içim acısa da arkadaşlarının bana dediği laflar yüzünden hala öfkeliydim. Bu yüzden Meral'in taktiğini uygulayarak tavır koymaya çalıştım. Sonuçta Meral haklı çıkmıştı, değil mi? Onun izinden gitmem gerekiyordu.
Yine de belki Mert konusunu açarak onu biraz çıldırtabilirdim. Sonuçta büyük aşklar nefretle başlar diye boşuna dememişler, değil mi? Hadi ama! Yüzünüzdeki şeytani gülüşü silin. Ciddi bir iş yapıyoruz; çöpçatanlık.
Buğra: Kamuran?
Kamuran: Ne vardı sınıf başkanı?
Buğra: Mert'i nereden tanıyorsun?
Kamuran: Mert mi?
Ben konuyu bile açmadan bana Mert demesi tek kaşımı şüphe içerisinde kaldırmamı sağladı. Olaylar biraz hızlı ilerlemiyor muydu? Birkaç başarısız denemeyi hesaba katmazsak, son derece becerikli bir çöpçatan olarak söylemek isterim; hızlı giden atın boku seyrek düşermiş.
Daha bu sabah birbirlerine, tabiri caizse kedi köpek gibi girdikleri için sorusunun temelinde romantizmin yatmadığına emindim. Bromance desek, birbirlerinden nefret eden hallerine bakarsak imkansız gibi bir şeydi. O halde geriye tek bir seçenek kalıyordu. Buğra bir şeyler karıştırıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Aşk | Onsra
Teen FictionO, Tanrı tarafından kutsal bir görev için dünyaya gönderildiğine inanan ve sokakta gördüğü herkesi birbiri ile shipleme potansiyeline sahip bir shipperdı. Ta ki onlarla karşılaşana kadar... Onsra: Bir daha aşık olmayacağını anladığında gelen kalp kı...