21 | ❝drama köprüsünde çocukluk❞

501 39 4
                                    

Açık mavi pamuktan şekerlerin üzerine önce ayakları değdi, bulutun onları içine çekişine şahit oldu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Açık mavi pamuktan şekerlerin üzerine önce ayakları değdi, bulutun onları içine çekişine şahit oldu. Ardından yumuşak zemine usulca oturdu ve yanaklarına ciğerlerine dolan şeker kokusundan çok daha tatlı bir gülümseme kondu. Akabinde bedenini gererek çocuksu bir heyecanla sırtını tatlı buluta yasladı. Küçüklüğünün en güzel şekerlemelerinden birisi olan bu harikanın tadına bakmak için elini yanına attı ve avuçlarının içindeki mavi parçayı vakit kaybetmeden ağzına götürdü. İçinde oluşan kıpırtılarla şekeri dudakları arasına alırken az evvel açtığı boşluğun büyüdüğünü fark etti. Vücudunu ürkütücü bir telaşe esir aldığında ise daha ne olduğunu anlayamadan kendini aşağı düşerken buldu.

Gözleri yuvalarından çıkmak istercesine kocaman oldu. Kısa, kıvırcık saçları düşüşün etkisi ile geriye savruldu. Yüreği korkuyla dolan genç kız uzaklardan bir uğultu duydu neden sonra; bu, rüzgarın sesiydi. Rüzgar ona sahip çıktı, korkusu yatıştırdı.

Zaman geçerken, etrafını saran panik, soğuk havanın etkisiyle ağırca kayboldu. Kollarını açıp yüzünü tatlı rüzgara verdi; sanki bir kuştu ve kanatlar onu dilediği yöne götürebilirdi. Birbiri ardı sıra düşler kurarken yüzündeki gülümseme silinmedi düşüşü boyunca. Ne zaman ki zeminle burun buruna geldiğini fark etti, ancak o an ciddileşebildi. Yüzündeki gülümseme bir güz bir mevsimi gibi aniden belirdi ve yanaklarındaki çukurlara sararmış yapraklar teker teker yavaşça düştü.

Yüzünü serçe zemine vuracağını ve kafasının parçalanacağını düşündü ancak beklediği gibi olmadı. Rüzgar onu usulca havaya kaldırdı ve ayakta dimdik duran bir çınar ağacına dönüştürdü. Zavallı kız hangisinin daha korkunç olduğunun hesabını yaparken heybetli dallarının altına bir beden yaklaştı yavaş, küçük adımlarla.

Kumral saçlı, hafif çilli, çelimsiz ve soluk benizli bir çocuktu bu. Üzerinde spider-man baskılı açık sarı, eski bir tişört ve altında kadife bir pantolon vardı. Görünüşte temiz duruyordu ancak fikirleri için aynısını söyleyemezdik. Ateş olsa cirmi kadar yer kadar sözünün hakkını veren öfkeli bakışlarla salıncak sırası bekleyen çocuklara bakıyordu. Çekingen bir çocuk olduğu için gidip sıraya giremeyen, salıncağın etrafındakilerin dağılmasını bekleyen bu çocuk neredeyse yarım saattir parkta bekliyordu; üstelik bu çocukların salıncağı boş bırakmayacaklarından neredeyse emindi. Her gün aynısını yapıyorladı.

"Of..."

Hava kararmak üzere olduğu için yakında evine gitmesi gerekiyordu. Gerekiyordu gerekmesine de, onun da salıncağa binmeden buradan ayrılmaya niyeti yoktu. Ablasının sinirleneceğini bilmesine rağmen inadından da vazgeçmiyordu.

"Sen hala burada mısın?"

Ablasının sesini işittiğinde gözlerini telaşla yukarı kaldırdı çocuk. Kendisinden bir hayli büyük olan ablasının ağzındaki sakızı patlatıp telefondaki kişiye başını aşağı yukarı salladığını gördü. O esnada, kendisine bir baş işareti ile parkı gösterdi. Bu, şu aptal salıncağa bin artık da eve gidelim anlamına geliyordu.

Son Aşk | OnsraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin