Başımı cılız güneşin ısıttığı gökyüzüne çıkarıp gözlerimi kapadım ve nemli havayı usulca ciğerlerime çektim. Aklımdaki kötü anıları dağıtıp olmam gereken kişiye, hiçbir şeyi iplemeyen Kamuran'a dönerek gözlerimi açtım. Kimi öğrencilerin sabahın köründe konuşmak için buldukları her halta gülüşerek, kimilerinin hala uyanamamış olması yüzünden zombi gibi yürüdüğü yolun boş kaldırımına geçerek tek başıma yürümeye başladım. Aklımdaki rüya demetlerini yok etmek için ağzıma bir naneli sakız attım ve sevgili telefonumdan milyon kez okuduğum webtoonlardan birisini açarak yavaşça yürümeye başladım.
En mükemmel bölümün, en can alıcı sahnesine geldiğimde nefesimi tuttum.
Elim tam telefondaki yakışıklı 2D karakterime uzanıyordu ki birisi bu muhteşem anın adeta içine etti.
"Naber kuzen?"
Sırtımdaki cüsse ile öne doğru savrulurken elimdeki telefonun düşüp kırılmaması için canla başla mücadele verdim ama nafile. Benim pek bir işlevi olmayan ama içinde bulunduğumuz ekonomiden dolayı son derece kıymetli telefonum, tıpkı bir örümcek adam misali rotayı duvara çevirdi ve slow-motion havasında ağırca uçtu.
Daha telefonum duvara çarpmadan Tuna'ya dönüp boğazına yapıştım. Dehşet saçan gözlerim, geri zekalı sülale bireyimin şaşkın gözlerini hedef aldığında son derece öfkeliydim. Belki bir Hulk değildim ama Tuna'dan daha öfkeli olan cüssemle az sonra bir kuzen cinayeti işleyebilirdim.
"Ben o telefonu babama aldırana kadar bir taraflarımı yırtayım, sen de gel onu kır öyle mi?" Tuna'nın suratı gittikçe yeşerirken onu hırsla bir kez daha sarsıp bağırdım. "Ne yapayım şimdi seni ha?"
Tepkim yüzümden dehşete düşmüş olan zavallı kuzenim çırpınıp dururken duvardan taraftan gelen sesle katil olma işime ara verdim.
"Telefon senin mi?"
Arkamı hızla dönüp sesin sahibine, Mert'e baktım. Sapa sağlam duran telefonum elindeydi. İlkin telefonuma zarar gelmemiş olması bana derin bir nefes aldırdı. Fakat sonra, Mert'in baktığı yere bakınca aldığım nefesi yeniden yutmak zorunda kaldım. Gözleri ekrandaki webtoona dikkatle bakarken sol kaşı havadaydı. Sayfadaki pozisyona anlam vermeye çalışıyor olmalıydı.
Sayfadaki pozisyon?
Olamaz!
Öldürün beni!
Lanet olsun okuduğum shounen-ai webtoon hala açıktı! Üstelik kütüphanemdeki webtoonların arasında neredeyse en masum olanlardan birisinin, toplasan birkaç tane bile müstehcen sahnesi bulunmayanının, bulunsa da sansürden hiçbir halt anlaşılmayan lanet olası o küçük yakınlaşma sahnesindeyken!
Buna ne diyorduk arkadaşlar?
"Ve-ver onu Mert," dedim başımı dikleştirerek. "Te-te-telefonu bana ver."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Aşk | Onsra
أدب المراهقينO, Tanrı tarafından kutsal bir görev için dünyaya gönderildiğine inanan ve sokakta gördüğü herkesi birbiri ile shipleme potansiyeline sahip bir shipperdı. Ta ki onlarla karşılaşana kadar... Onsra: Bir daha aşık olmayacağını anladığında gelen kalp kı...