In the Same House as the Killer

570 35 15
                                    

"Tamam Jungkook, geleceğim." Telefonu kapatıp masanın üzerine koydum.

Sabah erkenden kalkmış ve kahvaltı hazırlamakla uğraşıyordum. Normalde sabahları pek kahvaltı etmeyi tercih ettiğim söylenemezdi. Şirkette üyelerle buluşup yerdik genelde.

Fakat bugün evde Jennie de vardı. Onu yok sayıp şirkete gidemezdim. Şirkette işimize yarayabileceğinden onunla ilgilenip korumalıydım.

Hazırladığım tostu bir tepsiye koydum ve yanına da hazır portakal suyunu koydum. Evde pek durmadığım için doğru düzgün alışveriş bile yapmıyordum. Günlerimin çoğunluğu şirkette ve işte geçiyordu. Bu yüzden eve alışveriş yapma gereği duymuyordum.

Kendim kahvaltımı yaptıktan sonra tepsiyi aldım ve merdivenleri çıkıp Jennie'nin odasına doğru ilerledim. Kapıyı açıp içeri göz attığımda Jennie yatağın üzerinde oturuyordu. Yerde olan gözlerini bana çevirdiği sırada elimdeki tepsiyi komodinin üzerine bıraktım.

Konuşma gereği duymayıp odadan çıktım.

Odama girdiğimde çalan telefonumun sesi kulağıma gelirken sesli bir nefes verdim. "Yine ne var?" Telefonun ekranına baktığımda 'Başkan Yang' yazısını gördüm. Boğazımı temizledim ve aramayı cevapladım.

"Buyurun, Efendim." Başkan Yang'ın öfkeyle soluduğunu fark ettim.
"Kim Joon Seo neden dün akşam öldürülmedi, Taehyung?"

Odamın boydan camla kaplı kısmının önünde durup dışarıya göz attım. "Eve polis geldi, Efendim. Ben de evden çıkmak zorunda kaldım çünkü polis çoktan evin içine girmişti."

"Kafasına sıkıp çıksaydın ya o evden!"

Derin bir nefes aldım. "Joon Seo'yu öldürmedim ama işimize yarayabilecek birisi yanımda."
Jennie bana yardım edebilirdi. Onu evden çıkarkenki ifadesine bakılırsa o evdeki insanları sevmiyordu. Bu da bizim işimize gelirdi.

"Ne diyorsun? Zaten kızları kayıpmış, oklar bize döndü. Kim var yanında?"

Sırıtarak pencereye uzanıp açtım ve temiz havayı içime çektim.
"Bahsettiğiniz kişi, Jennie Kim."

Başkan Yang "Ne?" diye bağırdıktan sonra birkaç saniye durdu. "O kızı hemen buraya getir. Yakalanmayın."

"Peki, Efendim." Telefonu kapatıp gardrobumun önünde durdum. Seçtiğim birkaç parçayı yatağımın üzerine bırakıp duşa girdim.

Kısa bir süre sonra duştan çıktım ve üzerimi giyindim. Siyah bir pantolon ve üzerine koyu yeşil bir sweat tercih etmiştim.

Saçımı da kuruttuktan sonra telefonumu cebime attım ve ceketimi alarak odadan çıktım. Hava bugün çok soğuk değildi ama önlem almakta fayda vardı.

Jennie'nin odasına girdiğimde gözleri kapıdaydı.

"Hadi," dedim. "Benimle geliyorsun."

"Ne? Nereye?"

"Gidince görürsün, bize yardımcı olabileceğin konular var."

Lafımı böldü ve bir anda ciddileşti. "Sana yardım edeceğime dair kesin bir şey söylemedim."

"Şu an bize lazımsın. İstesen de istemesen de. Baban olacak herifin ne yaptığından bile haberin yok."

O herif kadınları ve çocukları pazarlayan bir pezevenkti. Karşılığında aldığı parayı HAJA'ya yatırıyordu.

"Ne yapıyor? HAJA'yı ayakta tutan kazançları boş yere mi harcıyor?" Kafamı iki yanıma salladım. Ona bunu söylemeyecektim. Ama ipucu verebilirdim.

KILLER | TaennieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin