13- Dobby'nin İhaneti

986 92 96
                                    


_____

Minho ve Dongseok, Mingyu'nun tarif ettiği yere gelmişlerdi. Burası terk edilmiş şeker fabrikasıydı. Etrafta dolanan tek tük korumanın varlığı, Jisung'un burada olma ihtimalini artırıyordu. 

"Bunu al."

Dongseok, Minho'nun kendisine verdiği silahı uzatıyordu. 

"Sende kalsın Hyung. Bagajda silahım var."

İkisi de indiğinde, Minho bagaja yöneldi. Bagajı açıp, Dongseok için cephane hazırladı ve kendisi de bıçaklarını kuşandı. 

Minho Dongseok'a dönüp konuştuktan sonra harekete geçti.

"Beni koru Hyung."

Minho, arkası dönük olan korumanın başının arkasına vurduğunda, yaşı genç olan koruma yere yığılmıştı. Minho onu kenara çekip, cebine tıkıştırdığı plastik kelepçelerden bir tane aldı ve bileklerini arkadan bağladı.

Sıra sıra hepsini etkisiz ediyorlardı. Ayıldıklarında ayaklarına dolanmamaları için, vakitleri varsa ellerini bağlamayı ihmal etmiyorlardı. Dongseok silahı henüz bir kez kullanmıştı o da Minho'nun arkası dönükken ona saldıracak olan korumayaydı. 

"Hyung buradan sesler geliyor."

Minho, demir kapının üstündeki pencereye ulaşmak için eski bir iskemle alıp sessizce kapının yanına yerleştir ve içeriyi gözetledi. İnerken gülümsüyordu. 

"3 kişiler."

Dongseok kaşlarını çattı. 

"Emin misin?"

Tekrar çıkıp daha dikkatli baktı. 

"Hala 3. Direkt girelim bence."

Dongseok onu durdurmak istese de Minho Jisung'u bir an önce çıkarmak istiyordu oradan. Kapıyı sertçe açtıktan sonra içeri girdiler. Kendilerine silah doğrultan adamlardan birini vurmuştu Dongseok. Minho ise yakınlarda olan biri ile dövüşüyordu. Dongseok silahını diğerine doğrulttuğunda o da hiç beklemeden silahını Jisung'un kafasına doğrulttu. Minho, sanki tüm gün onca yara bere içinde dolaşan kendi değilmiş gibi çaresiz ve güçsüz hissetmişti o an. Jisung başını kaldırmamıştı. Şekil verilmemiş uzun saçları yüzünü gizliyordu.

"Silahını at ihtiyar yoksa bu ibneyi öldürürüm."

Minho gözlerini kapatıp, boynunu kıtlattı. En nefret ettiği kelimelerden biri de buydu. 

"Savunmasız birine silah doğrultan sensin. Bu seni hala erkek yapıyorsa, o erkeklik konusunda senden önde bence."

"Ne oldu? Küçük orospunun kalbi mı kırılıyor öyle dedim diye?

Jisung gülmeye başladı. Omuzları sarsılıyordu. 

"Bunu söylemekten zevk alıyorsun değil mi?"

Jisung başını kaldırdığında kaşının patladığını gördü Minho. Kim bilir ne kadar canı yanıyordur diye oturup ağlayabilirdi bile fakat Jisung onunla göz göze geldiğinde gülmesi durmuştu. Minho'nun şişen gözü tamamen kapanmıştı, yara izleri kabuklanmış, yaralardan akan kanlarsa kurumuştu. takımının içine giydiği gömleği ise terden, kandan ve yerde süründüğü vakit üzerine yapışan tozdan ötürü yer yer kızmızı yer yerse kahverengine bulanmıştı. Elleri bile yaralıydı. 

Jisung başını geri atıp göğsü yırtılırcasına bağırdığında, Minho anlamıştı tüm gün kendini tuttuğunu. Daha önce onu kendi kaçırdığından biliyordu. Kolay kolay teslim olmazdı Jisung. Şimdi ise Minho'nun hali onu oldukça korkutmuştu ve bir an önce yaralarını kontrol etmek istiyordu. Biliyordu ki kendi için buradaydı. 

UNKNOWN / Minsung ✔ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin