28

4.4K 164 75
                                    

O kadar uzun zaman girmesine rağmen hala aktif olduğunuz için gözlerim doldu resmen... Aşklarım size teşekkür mahiyetinde bir bölüm daha atayım dedim. Yorumlarınızı bekliyorum ve sizi çoook seviyorum ♡

-

Bütün beyinlerin algılayıcıları açıktır,
kalp onu mühürleyene
kadar...

Hayat karanlıktan mı ibaretti Rüya Türkoğlu için? Yaşı yirmiye dayanmıştı hep mi karanlık onu bulacaktı... Gün yüzü görmeye başladıkları an yine mi perde çekeceklerdi onun hayatına.

Hep mi acı çekecekti...

Rüzgar estikçe içini kavuruyordu ateş sanki... Gün battıkça ateşler yükseliyordu ve o ateşler bedenine kül gibi dökülüyordu...

Dumanı tüten her kül yanabilirdi... Ve koru olan her ateş kömürleşebilirdi...

Ateş asla sönmezdi... Su bile atsan bir kıvılcımdan yine doğardı...Ateş asla sönmezdi... Aynı Rüya'nın bedenindeki söndü sandığımız ateşler gibi...

Sönmemişti... Sadece korlaşmıştı.

Artık her şey daha yavaş ve daha ağır olacaktı...

Eskilerin aksine.

Bedenindeki ağırlık yüzünden gözlerini günlerce açmamış gibi hissediyordu, çok zorladı kendini gözlerini açabilmek için. Yavaş yavaş açılan gözleri ile üzerine bir kova dolusu su atılması bir olmuştu.

Nefes alışverişleri içine kaçarken boğulacak gibi olmuştu, üstündeki kıyafetleri ıslanmış, bedeni olduğundan daha da ağırlaşmıştı... Ama artık uykusunu kaybetmişti.

Kendini zar zor toplarken gözlerini bu sefer tam ve net açmıştı. Karşısında birilerini arıyordu ama hayır... Karşısında kimse yoktu, kendinden başka. Kafasını kaldırıp suyun geldiği yere baktı. Tavandaki kurulu aparatı görmüştü. Ellerini çözmeye çalıştı. Ama bileklerine soğuk kelepçeden başka bir şey değmiyordu. Ellerini de göremiyordu, çünkü arkadan kelepçeliydi...

Ayak bileklerinde de demir kelepçelerden vardı ve ahşap bir sandalyeye oturulmuş karşısına da bir ayna konulmuştu. Kendini görebiliyordu, yıkılmış ve kahrolmuş bedeninin tam yansımasını görebiliyordu. Saçlarının o güzelliğinden eser kalmamıştı. Bedeni suyun etkisi ile kıyafetlere yapışmıştı. Ayağında ayakkabıları yoktu ve hala yukardan damla damla su dökülüyordu.

Kendisini hapsettikleri yer çok farklı bir yerdi. Depo gibi bir yer bekliyordu ama değildi. Yüksekteydi.

Yerden yaklaşık 50 metre yukarda cam zemini olan boyutu maksimin 16 metre kare civarlarında seyreden bir düzlükteydi. Cam yukardan gelecek herhangi bir sert maddeyle kırılacak gibi duruyordu. Bakışlarını aşağıya çevirmekten çekininçe dimdirekt aynaya baktı. Çökmüş bedeni değil aynada görmek başkasının görmesine bile tahammül edemeyecek seviyedeydi.

Bakışları yine tavana kaydı, açılıp kapanır bir kapı gibiydi. Şuan o kova yerine bir adet bisküvi duruyordu. Alabilene...

O kadar farklı bir konumdaydı ki hareket bile edemiyordu korkusundan.

Bir anda birkaç yerden vurma sesi gelmeye başlamıştı.

•Engellerden Doğan Aşk•✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin