04

15.9K 542 182
                                    

"Hoşgeldiniz Serkan Bey. Sizde hoşgeldiniz Kenan Bey" Rüya'nın önünden iki erkek bir şey demeden girince Rüya tekerlekli sandalyeyi iterek içeri girdi.

"Hoşbuldum"

"Sizde hoşgeldiniz Rüya Hanım"

"Rüya desen yeterli"

"Peki Rüya" hızlıca içerden ilerlerken gelen sesle oraya döndü Rüya.

"Rüya gel kızım beraber yiyelim"

"Önce bir üzerlerini değiştirselerdi"

"Pervin!" Rüya yemek yenen sofraya ilerledi. Bir sandalyeyi çekip boşalan yere Fırat'ın sandalyesi itti. Kendisi de sandalyesini Fırat'a yaklaştırıp oturdu.

"Alıştınız mı birbirinize bakalım"

"Ben alıştım alışmasına da size sormam gereken sorular var" teker teker herkes sofraya otururken çocuklar mutfakta yediği için sofrada yoktular.

"Buyur kızım ne sormak istiyorsan" Rüya göz ucuyla Doğan'a baktı. Doğan konuyu anlayınca başını eğip ellerine bakmaya başladı. Bu konu iç açacağa benzemiyordu.

Rüya soracağı soruyu değiştirdi kafasında. Şuan için doğru söyleyeceğini bilemezdi kayınpederinin.

"İki yıl önce ne oldu?" adam öksürmeye başlayınca karısı Pervin su vererek yardımcı oldu.

"Nasıl yani?" ağzını silerken konuştu.

"Çağlar bu hale nasıl geldi?"

"Çağlar?" biraz durduktan sonra devam etti "Ha Fırat'tan bahsediyorsun?"

"Başka kimden bahsedebilirim?"

"Yok yani sen öyle sorunca. Neyse"

"Sizi dinliyorum"

"Hiç unutamam o anı. Gördüğüm en büyük yangındı. En büyük hayalimdi benim ahşap bir apartmanda oturmak. Yaptırmıştım. Hayalim gerçek olmuştu. Beş yıl kadar oturduk orda. Sonra bir şey oldu tam iki yıl üç ay önce Nisan ayının 27'sinde" nefeslendi. Rüya dönüp Fırat'a baktığında gözlerinin dolduğunu gördü. Masadaki herkesin gözleri dolu doluydu. Hatta Doğan'ın gözünden bir yaş dökülmüştü bile.

"Akşam saatleriydi. Benim toplantım vardı. Oğullarım ve diğer herkes benimle beraberdi. Gelinlerim de çalışıyorlardı işyerinde. Evde sadece Fırat ve ilk karım Sezen vardı. Fırat, reklam tanıtım müzik notalarını ve sözlerini almak için gitmişti eve. Doğan o zamanlar küçüktü. 16 yaşındaydı. Odasında dersine çalışıyordu" ikinci defa nefeslendi. Herkes başını eğmiş ağlıyordu. Rüya'nın gözleri dolmaya başlamıştı.

"Yangının çıktığını bana güvenlik görevlisi haber vermişti. Hep beraber gittik oraya. İtfaiye falan bizden önce gelmiş. Ev alev altındaydı. Ahşap olduğu için söndürememişler. O sırada kapıdan Fırat'ı gördüm. Kucağında Doğan'la çıkmıştı" Rüya'nın gözünden tek damla süzüldü boynuna.

"Fırat onu itfaiye görevlilerine bıraktı polisleri atlatıp geri içeri girdi. Biz hızla Doğan'a bakmaya gittik. Durumu ciddiydi. Ambulans'ın biri onu hastaneye götürdü. Yanında Serkan ve Sercan gitmişti. Ben Fırat'ı bekliyordum annesiyle beraber. Gelir diye. Belki kurtarır Fırat annesini diye" Rıza Bey karşısında ağlıyordu hüngür hüngür. Nefes alıp konuşmasına devam etti.

"İtfaiyeler müdahale ediyordu ancak ne fayda. Tahtalar küle dönmüştü. Tam o sırada bir göçüntü sesi yankılandı kulaklarımda. İşte o sırada ben öldüm sanki. Kalbime bir bıçak saplandı. Öyle bir şeydi ki bu. Yere yığıldım. Ellerim çimlerle birleşmişti. O sırada ikinci bir ses daha geldi kulaklarıma. Kafamı kaldırmamla Fırat'ın ve Sezen'in bedenini gördüm karşımda. Üçüncü kattan atlamıştı Fırat annesiyle beraber. Öyleki karşımda duran 27 yıllık eşimi tanıyamamıştım. Saçları vücudu elbiseleri. Her yanı yanmıştı. Kollarındaki derileri soyulmuştu. Tanınmayacak haldeydi. Fırat. Fırat öyle bir durumdaydı ki kafasına tahta parçası düşmüştü öyle demişti sonradan doktor. Üzerindeki gömleğinin sırtı yanmış derisi ikinci derece yanıkla baş başa kalmıştı. Gözümün önünden aldılar oğlumu ve karımı. Karımı orada kurtaramadıklarını söylediler bana. Yıkıldım. Yirmi yedi yıllık eşimi kaybetmiştim. Dile kolay bir yirmi yedi yıl bu. Sonra bana dediler ki. Oğlun kafasına darbe aldığı için bir daha konuşamayacak. O an ikinci defa öldüm sanki. Dur dediler bana bir şey daha var. Dedim daha ne olabilir. Dediler bana oğlun bir daha hareket edemeyecek. İşte o an varya. İşte o an hayattan koptum ben. Oğlumu yatağa mahkum bıraktım iki yıl. Ne konuşabilip derdini anlatabildi bana ne de hareket edip sarılabildi bana. Ben baktım o ağladı. O baktı ben ağladım"

Rüya dayanamamış ellerini yüzüne kapatıp sessizce ağlamaya başlamıştı. Nasıl dayanabilmişti bunca zamandır buna yüreği. Nasıl katlanabilmişti bu kadar yıl bu kadar ay. Nasıl başa çıkmıştı.

"Hiçbir tedavisini bulamadık. Ne Türkiye'de ne yurtdışında. Dünya'nın en iyi doktoruna gösterdim oğlumu. İyileştiremedi. En iyi hastanesine götürdüm. Tedavisi yok dediler. Ama sen vardın. İş ortağımın kızıydın. Annen ve baban ölmeden önce bana söz vermişlerdi" güldü Rıza Bey sonra devam etti "Seni çok beğeniyordum.  O zaman bile derdim bu kız benim gelinim olsun diye. Dalgasına tabi. Sen tanımazdın benim keretaları. Doğan bile senle aynı yaşıt ama okul farklı. Nerden bilesin. Her neyse işte. Normalde baban anlatmamı istemezdi ama bilmelisin. Baban kumara girdi. Yapma dedim defalarca yaptı. Yavaş yavaş batarken benden borç istemeye başladı. 1 milyon dolar borç verdim ona. O bana ne dedi biliyor musun? Sakın suçlama babanı. Kumar batağına girdiğinde içki içmeye başladı sürekli. Gecesi gündüzü içki içmekle geçerdi çünkü ama seni çok severdi. Asla sana kıyamazdı. O gün bana dedi ki '18 yaşına geldiğinde kızımı oğullarından birine al. Çok güzel şarkı söyler. Şirketine yardımcı olur. Çok güzel gitar, çok güzel piyano çalar şirketine yardımcı olur. Ben öleceğim kızımı kardeşim denilen o pezevenk kardeşimden çabucak kurtar'"

Rüya duyduklarına inanamadı. Babası kumar batağına girmişti ama böyle bir şey isteyeceği aklına gelmezdi patronundan.

"Ben olmaz dedim. Nasıl yaparım dedim. Olmaz dedim. Dinletemedim. Bana 'ben öleceğim kızımı kurtar onun elinden' dedi. Öleceğini biliyordu kızım senin baban. Annen ise babanın arkasından veda etti hayata. Birbirlerini seven iki eşti onlar. Biri hayata gözlerini kapadı diğeri de gözlerini kapadı. Her ne kadar kumar batağına dayansa da çok severdi annen babanı. Baban çok içmekten karaciğer iflasından hayatını kaybetti. Annesi acısına dayanamadı kalp krizi geçirdi. Ve sen ortada kaldın. İki yıl geçti aradan. Seni o videoyla hatırladım tekrardan. Hiç unutmamıştım ama neyse işte. Büyümüş gencecik kız olmuştun. Ama o videoda gördüm boynunun altındaki morlukları. Kulağının arkasındaki dikiş izini" Rüya elini kulağının arkasındaki ize dokundurdu. Bir yıl önce atılmıştı bu dikiş.

"Çok güzelleşmiştin. Kıymak istemezdim sana kızım. Gerçekten istemezdim. Eğer baban benden böyle bir şey istemeseydi aklımın ucuna bile gelmezdi. Seni gelinim olarak almak. Ama o video sonrası anladım ne acılar çektiğini. Neler yaşadığını. Doğan sayesinde buldum seni. Anında kaldırttırmıştım bütün videolarını zaten. Ancak seni hangi oğluma alacaktım ki? Biri çok küçük daha üniversiteye gitmedi. Lise mezunu ne yapsın. Bir diğeri yatağa bağlı. Karar vermek çok zordu. Ancak bana doktor şöyle bir kelime demişti. 'Oğlunuzun motivasyona ihtiyacı var. Belki bir şarkı söyleyen belki onun ruhunun gıdası birini bulabilirseniz hayata bağlanır. Ve kendi tedavisini kendi bulur'  aklıma sen geldin direkt. Belki ruhunun gıdası olurdun onun. Sen onu sevmesende belki o seni severdi. Belki şarkıların onu iyileştirirdi. Böyle düşündüm. Ve ertesi gün seni amcandan almaya geldik. İstemeye değil almaya. Çünkü ben seni önce kardeşimin kızı sonra oğlumun eşi olarak görmeye başlamıştım. Belki cahilce diyebilirsin ama böyle kızım. Sen daha ilk günden yaptın yapacağını. Önce oğlumun gönlünü sonra benim gönlümü kazandın. Hakkını şimdiden ödeyemem. Biz 12 kişinin iki yılda yapamadığını sen 1 günde tek başına başardın. İyi ki baban bana böyle bir söz verdirtmiş. İyi ki böyle bir kız sahibiymiş. İyi ki benim gelinim oldun kızım. İyi ki benim kızım oldun"

Devam Edecek...

Bu bölüm geçiş bölümüydü. İnşallah beğenmişsinizdir.

Teşekkürler.

Sizi seviyorum.

7 Ekim Çarşamba 2020 23.49

Bir Ekim gecesi...

•Engellerden Doğan Aşk•✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin