37

99 14 0
                                    

-2 hafta sonra-

-Esin-

İki haftada Min Ha ile iyice uzaklaşmıştım ve bu sırada vaktimin çoğunu Chung-Ho ile geçirdim. İkimizinde başka dostu kalmamıştı çünkü.
"Demek 2 hafta sonra gidiyorsun ha.." Diye sordum Chung Ho'ya.
"Evet." Yüzündeki buruk gülümsemeyi seçebiliyordum.
"Sanırım.. Seni özleyeceğim." Nedendir bilinmez onun gitmesini hiç istemiyor ve gideceği için çok üzülüyordum.
"Sanırım 1-2 yıl içinde dönerim."
"Seni bekleyeceğimi mi sanıyorsun yoksa?" Dedim ve gülümsedim.
"Pek emin değilim bundan. Ama belli de olmaz."
Okulun bahçesinde oturup diğerlerini izlemeye başladık.
Min Ha, Chung Ho, Bon-Hwa.. Üçünün arasına girmiştim ve artık birbirleriyle konuşmuyorlardı bile.
Bunu düşününce yüzüm düştü. Chung Ho farketmiş olacaktı ki, "Neyin var?" Diye sordu.
"Bir şeyim yok.. Sadece.. Üçünüzün arasını bozduğum için kötü hissediyorum." Dedim.
"Esin.. Böyle hissetmene gerek yok. Hiçbir şey senin suçun değil." Dedi ve çenemden tutup yüzümü kendisine çevirdi.
"Buna sen inanıyor musun?"
"Evet. İnanıyorum."
"Chung Ho.."
Chung Ho susturup bana sarıldı.
"İyi ki varsın." Dedim o'na.
"Sen de." Dedi ve bir süre öyle kaldık.

-Min Ha-

Esin ve Chung Ho'yu birlikte gördükçe kıskanıyor ve sinirleniyordum. Chung Ho'dan artık iyice nefret etmeye başlamıştım. Bir de yetmezmiş gibi bahçede onları yine sarılırken gördüm..
Yanımdan Bon-Hwa geçti.
"Bon-Hwa!" Bon-Hwa hâlâ beni affetmemişti.
Koşup kolundan tuttum.
"Ne var?" Dedi sonunda.
"Arkadaşlığımızı böyle bozacak mıyız?"
"Arkadaşlık mı? Kusura bakma, senin için ne benim ne de Chung Ho'nun bir değeri olmadığı için ben buna arkadaşlık diyemem."
"Bon-Hwa.."
"Gitmem gerek, kolumu bırakır mısın?"
Bon-Hwa'nın kolunu bıraktım. Ve Bon-Hwa yoluna devam etti.
Etrafımdaki herkesi tek tek kaybediyordum.
Son iki haftada düğünden kaçtığımdan beri adım çıkmıştı ve sanırım artık insanlar beni kötü biri olarak görüyordu..
Çok da fifi çok da umurumda.
Sun-Hee cadısını terk ettiğimden beri okula gelmiyordu. Depresyonda olsa gerek. Bir de yanındaki çiyanları her fırstatta bana laf sokuyorlardı ki, onlar Sun-Hee'nin buradaki gözleri sayılırdılar.
Telefonum çalmaya başlayınca ekrana baktım.
Şaka yapıyor olmalısın.. Arayan.. Babam mıydı?

-Chung Ho-

Esin'le birlikte derse gittik, artık Esin'in yanına oturuyordum ve genellikle birlikte takılıyorduk.
Belki sadece arkadaştık ama bana bu bile yetiyordu. Yakınında olmak bana yetiyordu..
Esin dalgın dalgın defterini karalarken ben de onu izliyordum. O kadar tatlıydı ki.. Bakmaya doyamıyordum.
Sonra birden sınıfa Min Ha girdi.
"Özür dilerim." Deyip çantasını aldı ve hışımla çıktı.
Esin Min Ha'yı umursamamış gibi defterini karalamaya devam etti ama umursadığını adım gibi biliyordum.
Önemli değildi.
-
Dersin sonunda Esin'e dönüp "bugün dışarı çıkmak ister misin?" Diye sordum.
"Olabilir.." Dedi ve gülümsedi.

-Min Ha-

Babam uzun zaman sonra beni aramış ve Seul'de olduğunu söylemişti.
Ben de eşyalarımı toplayıp hemen babamın yanına gitmiştim.
"Baba?.." Babam küçük bir kafede beni bekliyordu.
Ayağa kalkıp bana baktı.
"Min Ha."
Koşup ona sarıldım.
"Seni manyak adam, seni ne kadar özlediğimin farkında mısın?"
"Ben de seni çok özledim Min Ha." Dedi.
"Neden burada buluşmak istedin?"
"Annenle görüşmeden seninle görüşmek istedim de o yüzden."
"Neden?"
"Çünkü seninle konuşmam gerek.. 1-2 hafta sonra Amerika'ya geri döneceğim. Senin de benimle gelmeni istiyorum.."
Senin de benimle gelmeni istiyorum.

Koreli ÇocukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin