Vazgeç Sun-Hee

306 27 5
                                    

(LeeMinHa)

Akşam Esin'i aradığımda sesi çok huzursuz geliyordu.

"Esin sen iyi misin?" diye sorduğumda şaşırmış gibi bir ses çıkardı.

"Evet, neden sordun ki?"

"Sesin, her zamankinden tuhaf geliyor."

"İyiyim bir şeyim yok."

"Emin misin?"

"Evet.." dediğinde bile sesi tereddütlüydü. Belli ki bir şey olmuş, bana söylemek istemiyor.

Bir süre daha konuştuk.

"O zaman tatlı rüyalar birtanem." dedim ve ona öpücük sesleri yaptım.

"Sanada.. İlk önce ben kapatırım."

"Şükürler olsun!"

Telefonun ardından güldüğünü duydum ve daha sonra kapattı.

...

Min Ha ile konuşurken, notlardan bahsetmek istedim ama büyütülecek bir şey olmadığına karar verdim ve söylemekten vazgeçtim. Boşuna endişelendirmeye gerek yoktu.

Sabah okuldayken Sun-Hee'nin gözlerini üstümde hissettim. Doğruca dolabıma gittim, içinden kitaplarımı alacaktım.

Dolabı açtığımda içinde bir demet kırmızı gül vardı. Üstündede bir not.

Seni uzaktan izlemek benim için en güzeli. Yazıyordu notta. Şapşal Min Ha.. Yüzümde bir sırıtmayla doğruca sınıfa, Min Ha'nın yanına gittim.

"Seni uzaktan izlemek benim için en güzeli?"

"Ne?"

"Notta yazdığın bu değilmiydi?" dedim ve notu Min Ha'ya uzattım. Onunda gözü elimdeki güllere takılmıştı.

Nota baktıktan sonra kafasını kaldırıp bana baktı ve "Esin bunu ben yollamadım." dedi.

...

Kim Esin'e böyle bir not yazıp, kırmızı gül yollardı? Hemde tüm okul benimle çıktığını artık biliyordu. Böyle bir şeye salağın teki cesaret falan edemezdi. Belli ki beni pekte takmayan ve romantik çocuğu oynayan biriydi.. Ama eminim ki oda biliyordu, onu bulacağımı..

"Sen.. sen yollamadın mı?"

"Hayır."

"Yani.. O zaman kim yollar ki? Okuldan fazla hayranım olduğunu sanmıyorum."

"Esin fazlasıyla güzelsin, mutlaka sana aşık olmuş bir iki asalak vardır ama hangi salak benimle çıktığını bile bile bunu yollar?"

"Hayır.. Bana ilgi gösteren hiç erkek yok.. Aslına bakarsan kızda yok."

"Gösteremez zaten. Gösterirse boynunu kıracağımı bilir." dedim ve kalkıp elindeki gülleri aldım ve hemen çöpe attım.

"Eğer bir daha böyle bir not alırsan bana söyle.." deyip tekrar yerime geçtim.

...

İyide eğer Min Ha yollamadıysa kim yolladı o gülleri? Daha buraya geleli iki ay olmamıştı.. Gerçi Min Ha bu süreye rağmen bana ilgi göstermişti.. Aklıma kimse gelmiyordu.. Bay Jeong derse girdi. O ders işlerken aklımda bir yandan da Sun-Hee'den gelen tehtid mesajları vardı. Her neyse bunları düşünme, dersine odaklan.. Hayır çok sıkıcı.

"Esin?" dedi Min Ha arkamdan.

"Efendim?" dedim kısık bir sesle.

"Böyle gül ve notları daha öncede almış mıydın?"

"Hayır. Odun sevgilim bana bir tane bile gül almadı."

"Odun mu?"

"Evet.. Evet, odun."

"Seni kimseyi götürmediğim ağaçevine götürdüm ya.."

"Onuda yapmasaydın."

Cidden bir kızı nasıl mutlu edeceğin hakkında hiç bir fikrin yok, değil mi? Salak. Elin oğlanları bana bir deste gül yollasın, sen anca otur bak öyle.. Öküzün trene baktığı gibi!

...

Esin ile bu konuyu devam ettirseydim kesin yine kavga çıkacaktı, bende dersi dinlemeye başladım.

"Bay Jeong tahtadakileri yazıyor muyuz?" diye sordu Gio. Burada olduğunu bile farketmemiştim.

"Yok, suyunu içiyoruz." hayır! Bay Jeong'un felaket esprileri.. O lafları duyduktan sonra camdan atlasam ölür müyüm? diye düşünmedim değil..

"Evet çocuklar başka sorusu olan var mı?" dediğinde elimi kaldırdım. Bay Jeong şaşırmış gözlerle bana baktı ve söz verdi.

"Şey evet var.. Espri yapmayı Conan izleyerek mi öğrendiniz?" dedim. Sınıfta kıkırdamalar oldu.

"Dersle ilgili sorusu olan var mı?" dedi ve tekrar sınıfa döndü.

"Bay Jeong arkanızda yazanı okuyamıyorum ne yazıyor?" dedi Bon-Hwa ve Bay Jeong tahtaya döndüğünde çaprazımdaki sıradan bana bir beşlik çaktı.

...

"Öğretmenlerine böyle saygısızlık yapmamalısın." deyip Min Ha'ya döndüm. Ders bitmişti ve Bay Jeong sınıftan çıkmıştı.

"Bence o esprilerle onun bize yaptığı saygısızlık."

"Her zaman böyle miydi?"

"Liseye başladığımdan beri.. Hadi gel birlikte aşağıya inelim. Herkes senin benimle olduğunu görsün."

"Ben tuvalete gidiyorum, sonra ineriz. Bekle beni." dedim ve tuvalete gittim.

Elimi yüzümü yıkarken Sun-Hee geldi.

"Bakın burada kim varmış?" dedi alaycı bir sesle.

"Bana olan bu düşmanlığın o kadar mantıksız ki.. Min Ha seni sevmediği için ayrıl.. Ah, dur bir dakika.. Seni zaten hiç sevmemişti."

"Hepsi senin yüzünden! Ben onu senelerdir tanıyorum, ben ona senelerdir aşığım. Peki ya ne oldu? İki aydır tanıdığımız bir sürtük onu baştan çıkardı.."

"Kendimle gurur duyuyorum o halde."

"Bak kızım. Senden öncede ben vardım ve senden sonrada ben olacağım, sen sadece gelip geçici bir hevessin. Biliyorum onun kalbini kıracaksın, biliyorum onunla ayrılacaksınız. Ben o gün yine burada olacağım ama sen o gün buradan çok uzakta olacaksın!"

"Böyle bir şey asla olmayacak. Sen sadece sevilmeye muhtaçsın, sevgiyide yanlış kişilerde arıyorsun.. Ama anla artık.. Aradığın sevgi onda değil." dedim ve doğruca kapıya gittim. "Ah, bu arada." dedim ve tekrar ona döndüm. "Notların beni pek korkutmuyor. Elinden geleni ardına koyma." daha sonra hızla oradan çıktım ve Sun-Hee gerizekalısınıda arkamda bıraktım.

...

"Ne yapalım biliyor musun?" dedim Esin'e.

"Anlatırsan öğrenirim." diye karşılık verdi.

"Sen, ben, Chung-Ho, Bon-Hwa birlikte kamp yapalım."

"Babama ne diyeceğim üç erkekle kampa gidiyorum mu?"

"Kızlarla gidiyorum dersin."

"Ama yinede tek kız ben oluyorum."

"Of.. Dae, yeni arkadaşın. Onuda çağırırsın."

"Peki.. Bunu düşünebilirim.."

"O zaman kampa gidiyoruz!" dedim heyecanlı bir sesle.

"Kamp yapmayı çok mu seviyorsun?"

"Biraz.. Bazen şehirden uzaklaşmak iyi geliyor."

"Banada.."

"Esin."

"Efendim?"

"Seni seviyorum..."

Koreli ÇocukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin