-5-

76 11 41
                                    


Sabah uyandığımda aklıma gelen telefonum ile yataktan fırladım. Telefonu içimden ettiğim dualar eşliğinde elime aldım ve paramparça olmuş cam yüzümü düşürmüştü. Neyse ki bugün okula gideceğim, Meteyi görebileceğim.

Okula gitmek için hazırlanırken makyaj yapmak ve yapmamak arasındaydım. Sonrasında umursamayıp makyajımı yaptım. Sonuçta Lara bu değil miydi? Okula gitmek için hazırdım, maalesef ki arkadaşıma haber de veremiyordum. Evden çıktım ve yolda giderken arkadaşımı gözlerimle arıyordum, genelde bu saatlerde çıkardı. Yine de kimseyi görmemiştim. Okulun kapısına vardığımda Metenin arkadaşlarını gördüm, fakat aralarında Mete yoktu. Bu beni tedirgin etmişti. Diğerlerine göre daha yakın olduğum birinin yanına gittim. Meteyi soracakken kendisi hemen söylemeye başladı.

"Okula gelmeyeceğini falan söyledi."

"Nasıl ya, neden gelmiyormuş?"

"Bilmem ki hiç sormadım."

"Sor şimdi!" Diye yükselttim sesimi. Telefonu çıkarttı ve yazdı, kısa bir süre içinde de mesajı gördü.

Mete: Ya Lara yazmadı, pek moralim yok. Sen okula gelirse haber ver.

Aslan: Yanımda seni sordu oğlum!

Mete: Nasıl ya, neden yazmamış peki!?

Aslan bana soran gözlerle baktı.

"Telefonum kırıldı."

Aslan: Telefonu kırılmış, sen gel okula!

Mete: Yetişirsem gelirim.

"Yetişecek tabii ki!" Diye çıkıştım, tabii ki de bunu yazmadı. Telefonu kapattı ve melodisi hoş bir şarkı mırıldandı. Aslanla birlikte bekledik, koşa koşa 10 dakikaya geldi. Nefes nefese kalmıştı, Aslan çantasından bir su çıkarttı ve Meteye verdi. Ben ise tripli olduğum için pek pas vermedim, yorgun olmasını da pek önemsememiştim. Yanından çekip gittim, fakat daha kötü bir hamle olmuş olacak ki yanımdan bile gelmedi. Yalnızca öylece bakakaldı.

İhmal edilmiş hissetsem de bu hissim onun için bir şey ifade etmiyordu, sanki çok da umrunda... Bu düşünce kalbimde yaralar oluştursa da beynimde derin düşüncelere sebep oluyordu. Bir şeyleri anlamama, farkına varmama yardımcı oluyordu. Yine de şüphesiz, bir aptal gibi davranıyorduk ikimizde. Birimiz koşuyor, birimiz kaçıyorduk, sonra tam tersine dönüyordu. Bu bir döngü olarak sürüyordu sürekli, canımızı yakan bir döngü. Bir romantik hikayede olan acıydı bizim hikayemizde. O romantik hikayeden tamamen uzak, ama bir o kadarda hevesli yaklaşıyorduk aşka.

Aşkın iki katili, aşkın bir saçmalık olduğunu söyledi. Onların aşkı, bir acı hikâyesi. İkiside birbirinden beter, birbirinden kopuk. Ama ruhları da bir o kadar yakın iki kişi. Tamamen saçmalık onların yaşama hikâyesi, akışına bırakmışlar. Akış almış başını gitmiş, onlar ise hala yön vermeye çalışıyor. İşte bu kadar saçma.

O her gün sevdiği tarafından yalnız bırakılmış, geceleri üzgün uyutulmuş, çok yıpratılmış fakat hiç umursanmamış, hiç...

----------

..

Makyaj güzeli - yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin