"Asker! Rahat!"
Sıraya dizilmiş herkes aynı anda rahata geçince, belli bir süre geçtikten sonra, "Hazır ol!" diye bağırdı Komutan Jin.
Hazır ola geçtiğimizde başımız dik bir şekilde emrettiklerini dinledik. "Birlikte uzun zaman geçirdik, yeri geldi azar işittiniz ama yeri geldiğinde de izin günlerinizde güzel vakitler geçirdik."
Veda gibi bir konuşmaydı ama zaten izine ayrılacağını söylemişti. Eşi ve kızına daha fazla vakit ayırmak için izin çıkmasını bekliyordu. Sanırım izni çıkmıştı. Cidden hayatta görebileceğim en samimi ve arkadaş canlısı komutandı. Her zaman bize destek olmuştu. Gidişi beni üzüyordu.
"Birlikte geçirdiğimiz sürenin sonuna gelmiş durumda bulunmaktayız. Gidiyorum ama yerime çok değerli arkadaşım Komutan Jungkook'u bırakıyorum. Daha sonra gelip hepinizle teker teker vedalaşacağım, şimdilik hoşçakalın." dedikten sonra asker selamı verip arkasını döndükten sonra uzaklaşmaya başladı.
"Gidiyor..." dedim dalgın sesimle duruşumu bozmadan. "Umarım onun gibi biri gelir yerine." diye mırıldandığım sırada tam yanımda hazır olda duran asker arkadaşım Jaemin konuştu. "Sanmıyorum... Komutan Jungkook'un fazla sert olduğu söyleniyor, umarım sadece söylenti olarak kalır."
Tam dudaklarımı aralayacaktım ki bize doğru yaklaşan bedene döndü gözlerim. Dudaklarımı birbirine bastırıp söyleyeceklerimi sonraya sakladım. Karşımızdan bize doğru gelen komutanın fazlasıyla iri bir bedeni vardı ama henüz yüzünü tam anlamıyla görememiştim.
Biraz daha yaklaşınca yüzünü seçebilmiştin nihayet.
Biçimli seyrek kaşları çatıktı. İri gözleri sabit bir noktaya bakıyordu gelirken. Çenesini kasmış, iki eli yanlarından sarkarken hızlı adımlarla bize doğru ilerliyordu.
Gözlerimin üzerinde dolandığını anlamış gibi hiç uğraşmadan gözleri direkt bana tutundu. Panikle ne yapacağımı bilemeyip yutkunurken başımı önüme çevirdim. Görmemesi imkansızdı zaten. Göz göze gelmiştik ama ben hemen başımı çevirdiğimden dikkatini daha çok çekmişti.
Gözlerim kaçamak bir şekilde ona değerken birkaç saniye içinde sıranın ortasını hizalıyor bir şekilde tam karşımızda durduğunda asker selamı verdik hep birlikte.
"Rahat."
Sesi... Tanrım!
Bağırmamasına rağmen gür çıkmıştı ve kesinlikle çok sertti.
"Ben, Komutan Jeon Jungkook. Bundan sonra bölüğünüzden sorumlu komutan benim. Gürültü, şamata ve gereksiz şeylerden kaçınıp saygılı olduğunuz sürece iyi geçiniriz."
Gözlerim ona döndü. Kendime engel olamamıştım. Ama şu anda yan profilinden de çok iyi görünmesi normal miydi?
Çene hattı müthiş keskindi. Düzgün burnu bu şekilde daha seçici görünüyordu. Başındaki komutanlara özel şapka saçlarının üst kısmını kapatıyordu sadece. Ama saçlarının yan kısımları kısaydı.
Acaba şapkasız hâli nasıl görünüyordu diye geçirdim içimden ama daha sonra sessizce boğazımı temizleyerek kendime gelmeye çalıştım.
"Anlaşıldı Komutanım!"
Gözleri hemen hemen herkese değdikten sonra başını çevirerek benim olduğum tarafa baktı, nefesimi tuttum istemsizce. Kalp atışlarım beynimde yankılanırken, nefeslerim hızlanmış burnumdan aldığım nefesler yetersiz gelince dudaklarımı aralayarak birkaç derin nefes çektim içime. Ama bunları yaparken gözlerim bir saniye olsun komutan Jungkook'un üzerinden ayrılmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the military | taekook
FanfictionBir senedir askerlik yapan Taehyung'un, bölük komutanı değişir. kapak: humanlouvreart