"Amına koyayım! Taehyung'un yerinde olsaydım ayakta boşalırdım, sıfır şaka."
Yaşadığım olayı abarta abarta anlatan arkadaşlarıma gözlerimi devirdim ve önlerine geçerek yemekhaneye giriş yapmıştım. Almış olduğum tepsiye tabağımı yerleştirdiğimde sıraya girdim.
"Bugün ne var?" diyerek çenesini başımın üzerine yerleştiren Johnny'yi görmezden gelerek tabağıma pirinç konulmasına izin verdim. Boyu benden uzundu ve yemek sırasındayken hep bunu yapıyordu.
"Bebe, sen ne yiyeceksin?" Çenesinin başımın üzerindeki duruşunu bozmadan konuştuğunda, "Yahni var... Ondan alacağım." diye cevapladım.
"Ayda yılda bir güzel yemek çıktı. Bugün cidden şanslıyız." diyen Yoongi'yi duydum ama sırada olduğum için arkamı dönüp bakamadım.
Tabağıma konulan yahni için teşekkür ettikten sonra sıradan çıkıp, "Ben geçiyorum, siz de gelirsiniz." dedim. Herkes onaylayınca tepsiye dikkat ederek her zaman oturduğumuz yere yerleştim.
Yemeğe başlamadan bizimkileri bekledim. Dirseklerimi masaya dayadıktan sonra avuç içlerimi yanaklarıma yerleştirdim ve dudaklarımı büzerek, yahniden yükselen güzel kokuyu içime çektim. Cidden acıkmıştım. Diğer askerleri beklemiş olduğumuzdan saat iyice gecikmiş, biz kışlaya girene kadar hava kararmıştı.
Aniden masanın üzerine sertçe konulan eller ve yüzüme doğru eğilen Daejung'la birlikte kaşlarımı çatarak, yavaşça yanaklarımı avcumun içinden ayırdım.
"Sorun ne Daejung?" diye sordum, mesafeli olduğunu düşündüğüm bir tonlamayla.
"Nasıl yaptın?"
Anlamsızca kaşlarımı çattım. "Neyi nasıl yaptı-"
Ellerini hızla masaya vurarak sözümün kesilmesini ve kalbimin hızla çarpmasını sağladığında, dudaklarım aralandı.
"Onu nasıl kafesledin?"
"Sen... Neyden bahsediyorsun?"
Geriye çekildi ve burun deliklerinin açılıp, nefesini duyacağım şekilde sert bir nefes verdi. Sonra yeniden ellerini masaya vurarak üzerime eğildiğinde, "Şunu yapmayı kes! Bana derdinin ne olduğunu söyle!" diye çıkıştım.
Etraftakilerin benim yüksek sesime karışlık bize dönmesiyle birlikte yanağımın içini ısırdım. Daejung pis pis sırıttı. "Komutanı... Onu etkilemeye çalıştığımı görmüyormuş gibi davranma." fısıltılı sesi fazlasıyla öfkeliydi ama yüzünde hâlâ sırıtış vardı.
Ayrıca... Komutanı etkilemeye çalışmak mı? Daejung... Komutan Jeon'dan mı hoşlanıyordu? Ve bana karşı bu davranışı, bugün yakınlaşma sebebiyle mi ilgiliydi? Dışarıdan sadece silah tutmayı gösteriyordu, bu onu öfkelendirmişti.
"Komutandan hoşlanıyor musun?"
Onun gibi fısıltılı konuşmam üzerine geriye çekildi ve kollarını göğüsünde birleştirdi.
"Evet, belli değil mi?" diye sordu ama bu kesinlikle soru değildi. Yapısı gereği soruydu ama kesinlikle böyle olduğunu belirtmek için kullanmıştı. Yüzündeki gülümsemenin ve bana attığı küçümseyici bakışların başka bir açıklaması olamazdı.
Daejung'un ağzından komutandan hoşlandığını duymak boğazıma bir yumrunun oturmasına sebep oldu. Zorlukla yutkunurken, gözlerimi üzerinden çektim.
"Benim özellikle yaptığım bir şey yok, Daejung."
Bu söylediğim üzerine kaşlarını çattı. "Yaptığın bir şey yok mu?" Dalga geçercesine konuşması beni iyice öfkelendiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the military | taekook
FanfictionBir senedir askerlik yapan Taehyung'un, bölük komutanı değişir. kapak: humanlouvreart