they don't care

981 140 147
                                    


15

Hepiniz çoğu zaman güçsüz hissedebilirsiniz. Sanki devam edemeyecekmiş gibi, gün asla doğmayacakmış gibi gelebilir çoğunuza.

İçinde olduğunuz o karanlık kozadan asla çıkamayacak, bir daha asla gülümsemeyecek olabilirsiniz. Yaşadıklarınız size çok ağır gelebilir. Anlatmak isterken sesiniz titreyebilir. Defalarca kez dizlerinizin üzerine çöktüğünüzde tekrar ayağa kalkmak zor gelebilir.

Sizi anlıyorum, acınızı görüyorum çünkü aynılarını ben de yaşadım. Bu sabah o güzel gülüşlü çocuğun bana dediği gibi yaraları benzer olanlar birbirlerini tanırlar, görürler, anlarlar.

Eğer çok yalnız kalırsanız yanınızda benim olduğumu, sizinle çok benzer acılar yaşadığımı unutmayın. Biliyorum çoğunuza göre daha şanslıyım çünkü arkamda duracak ve beni yargılamayacak biriyle tanıştım. Ben onu bulmadım o beni buldu.

Sonunda güvenebileceğim, yalnızken yanıma çağırabileceğim biri var.

"sana jeongin'den selam getirdik. ayrıca onu gördüğün yerde başkasının kollarına koşmana birazcık sinirlenmiş, sen ne dersin han jisung."

Öğle arasının bitmesine 30 dakika daha vardı ve yalnız kalmak için bilerek en sessiz tuvaleti seçmem karşımdaki andaval 1 ve andaval 2'ye karşı hiç yardımcı olmuyordu. Minhonun söylediklerini sindirmek istemiştim birazcık. Okul tuvaletinde tek istediğim biraz yalnızlık ve sakinlikken hemen başıma üşüşen akbaba misali beni rahatsız eden bu iki kişiye karşı tek yapabildiğim düştüğüm yerden yüzlerine bakmaktı...

Ya da önceden öyleydi...

İnsan yalnız hissetmeyince daha güçlü oluyormuş bu gün farkettim. Bay ölmezsin bana sarıldığından beri kendimi yalnız hissetmiyordum, bu sabah aynaya gülümsediğimden beri kendimi daha güçlü hissediyordum. Kendinize gülümsemek size inanamayacağınız bir güç verebiliyordu.

Ağlarken gözlerimden öptüğünden beri sızlamamıştı yanağımdaki iz. Her gün kendimden nefret etmemi sağlayan bu iz bu gün daha bir normal gözükmüştü gözüme. Onun beni öptüğü saniyelerde o kadar iğrenç bir insan gibi hissetmemiştim kendimi. Sanki dudaklarında tenime bir güç geçmiş, sıcaklığını hissetmemi sağlamıştı.

Önceden sözleyecekleri tüm sözlerin bitmesini bekler belki iki üç dayak yer ağzımı kapalı tutardım. Nasılsa seungmin ile changbin anlaşmamıza sadık kalacaklar ve jeongini benden uzak tutacaklardı. Gereksiz dram yapmaya gerek yoktu. Kendimi o kadar da önemli görmemeliydim. Kimdim ki ben?

Her zaman başkalarını kendimin önüne koymuştum. Jeongini okuldan attırmıştım ama sadece uyuşturucu satma işinden vazgeçmesi içindi. Seungmini en yakın arkadaşımı kendimden uzaklaştırmıştım çünkü changbinin ve jeonginin aklı başında birisine ihtiyaçları vardı. Onlar benden daha önemliydi ve benim acı çekip yalnız kalmam pek abartılacak bir durum olmamalıydı. İşte böyle bir zihinle oturup aşağılamanın bitmesini beklemek yerine ayağa kalktım. Bu küçük iki kuklanın beni korkutmasına izin vermeyecektim.

Tekrar tekrar söylüyordum çünkü inanmam gerekiyordu buna. Artık yalnız değildim, bana inanan biri vardı yanımda.

"Siz ikiniz, hala jeonginin götünü mü yalıyorsunuz? Çok komiksiniz." Yavaşça ayağa kalkamama zaten şaşırmışlardı. Daha önce birkaç kez bu iki andavalın jeongine yaranmak için birilerini hırpaladıklarını biliyordum. Muhtemelen bu gün jeongin onlara sadece beni hırpalamalarını benim zaten onlara karşı çıkmayacağımı söylemişti. Bu kadarını da sikerlerdi.

"Sizin sorununuz ne biliyor musunuz?" Sırtımı duvara yaslayıp ellerimi cebime soktum. Telefonumdan bir tuşa bastıktan sonra rahat bir pozisyon alıp 32 diş gülümsediğimde eminin tam bir şizofren gibi görünüyordum ama bu çok hoşuma gitmişti.

another day maybe never ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin