bir büyük hüzün

589 94 117
                                    




her şeye biz anlam yüklemiyor muyuz? size anlamlı gelen her şeyin aslında başkaları için hiçbir şey ifade etmediği gerçeğinin farkındasınız değil mi?  belki de canınızdan çok sevdiğiniz, değer biçemeyeceğiniz şeylerin çoğu başkası için çöpten farksız.

insanlar için de böyle bu sanırım. benim bundan sonra gözümden sakınacağım hyunjini çok üzmüşler, hyunjinin sıkıca kollarını sardığı jisungu (ben oluyorum bu) çok kırmışlar.

bizim birbirimize bakarken içimiz gidiyor onlar ellerindeki bıçakları saplarken ikinci kez düşünmemişler bile.

anlam yüklenilen diğer bir şey ise duygular. neden son zamanlarda herkes çokmeraklı duyguları anlamaya. "benimki sevgi değil ona duyduklarım sevgiden fazlası. sevgi gibi basit bir sözcükle ifade edemem hislerimi" o zamanlar changbinin adını bile hatırlamadığım flörtü kurmuştu bu cümleyi.

"neden sevgi değil? neden sevgiyi basitleştirdiniz siz? kolay mı birini sevmek, neden sevmekten fazlasına ihtiyacınız var ki, yemin ederim çok seviyorum yetmez mi bu?"

konuşamamıştım o zaman çünkü ben de hislerimi sevgiden fazlası olarak görüyordum. oysaki bu hisler sevginin tanesi bile olamazdı şimdi anlıyorum bunu.

ah fazla anlam yüklenen şeylerden biri de kokulardı eskii jisunga göre. kokuda nefes alınmazdı, kokular hafızada kalmazdı, kokular size ev gibi hissettirmez yalnızlıktan üşüyen bedeninizi ısıtmazdı. ya da ben öyle sanardım.

kokuların hafızası vardır derler. yüzünü, sesini, dokunuşunu unutsanız yine de kokusunu unutamazmışsınız geride bıraktıklarınızın. daha önce gidenleri hatırlamak gibi bir çabam olmamıştı hiç bu yüzden koku hafızası denen şeye dikkat etmemiş önemsememiştim.

şimdiyse burnumun dibinde gülle karışık alkol kokusu varken unutmamak için içime çekiyordum. huzur muydu ev miydi hatta yuva mıydı bu koku bilemem ama siz hangi kalıba koyarsanız koyun kendimi iyi hissettiriyordu bana onun kokusu.

onun kokusunda sarhoş olmuşken kurşun yarasını bile hissedemem öyle bir kaybolmak bu. "kokunda kaybet sevgilim beni belki daha fazla canım acımaz."

belki de zamanı gelince anlam yükleniyordu kokulara, belki de soluduğunuz havayla ciğerlerinize giren kokular cidden büyük etkiler bırakıyordu benliğimizde. bilmiyorum tek bildiğim kokunun boyun girintisinden yayıldığı. onu da yeni öğrendim

sabah aydınlıktı, gece huzurlu uyuduk demek istemiştim ama pek uyuduğumuz söylenemezdi. gördüğüm kabus yüzünden uykum yarıda kesilmiş daha sonra ikimiz de uyumamıştık.

ben konuşmuştum o dinlemişti, o konuşmuştu ben dinlemiştim. biz susmuştuk kalplerimiz konuşmuştu. bay ölemezsin konuşmuş;  kurtardığı çocuk dinlemişti. jisung konuşmuş, ona aşık hyunjin dinlemişti.

tüm yüzlerimiz maskelerini çıkarıp tanışmış bu tanışmayı en sahici tanışma yapmıştık.

şimdi gün aymış, güneş ışınları gözümüzü alıyordu. uyumadığını biliyordum çünkü bem de uyumuyordum. bir süredir ikimiz de konuşmamıştık bu yüzden üzerimde mayışmışlık hakimdi, belki de gerçekten alkol ve gül kokusunda sarhoş olmuştum kim bilir.

"kır çiçeğim," saçlarımın üzerine koyduğu başı yüzünden sanki saçlarıma konuşuyordu. bu düşünce beni güldürürken minik bir mırıldanmayla ona dinlediğimi belli ettim.

"hadi kalkalım arttık karnın gurulduyor ne zamandır." sözleriyle kulaklarımın kızardığını hissederken göğsüne koyduğum ellerimle onu aniden itmiştim. hangi ara karnım guruldamıştı ki?

another day maybe never ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin