uyu

1.2K 161 156
                                    





"jisung, şuraya da gidelim mi? çok güzel bir gömlek gördüm nolur.."

sabahtan beri felix ile tüm mağazaları gezmemize rağmen felix asla doymuyordu. Pazar günü öğleden önce buluşmuş ve kahvaltı yapmıştık, şimdi ise ikindi saatleri olmasına rağmen felix o kadar enerjikti ki yaşıt olduğumuza inanamıyordum. Kendimi orta yaşlı amcalar gibi hissetmiştim. Sürekli oradan oraya koşmasını geçtim hem kendisine hem de bana o kadar çok kıyafet seçmişti ki en azından gözlerinin ağrıması gerektiğini düşünüyordum.

Felixin üzerindeki açık mavi süveter, krem rengi pantolon ve başına taktığı şapkası ile nereye gitsek dikkatleri üzerine çekiyor, ışıl ışıl gülümsemesi ile görevlilerle sohbete başlıyordu. onu izlemek eğlenceliydi, okuldakinin aksine güzelliğinin farkında olması korkusuzca gülümsemesi beni rahatlatmıştı. demek ki lee felix dışarıda böyle bir insandı.

Bense bu alışveriş gününü teklif etmiş olmama rağmen siyah kargo pantolonum ve siyah sweatimle somurtmaktan başka bir şey yapamıyordum. Kendimi annesinin yanında alışverişe gelen küçük bir çocuk gibi hissetmiştim çünkü felix bana o kadar çok kıyafet denetmiş ve farklı farklı tarzlar denemişti ki az sonra kusabilirdim.

"anlamıyorum felix zaten üç gömlek aldın bile, hepsini nasıl giyeceksin ki gerçekten anlamıyorum" diye arkasından söylendiğimde kıkırdadı. Güneş ışığı gibi parlayan yüzündeki gülümsemeyle bana göz kırptı, gerçekten mutlu gözüküyordu.

"biliyorsun okulun düzenlediği şarkı yarışması neredeyse iki hafta sonra, zaten okulda chan ile konuşsam da o gün gözlerini benden alamayacak." küçük elini havaya kaldırarak söylediğine ben de güldüm. o kadar şevk dolu konuşuyordu ki insanın etkilenmemesi elde değildi. "Bana aşık olacak tamamen felix demişti dersin bak." yumruk yaptığı elini küçük bana uzatınca oflayarak yumruklarımızı tokuşturdum.

İşte ben felixe mesaj attıktan sonra böyle olmuştu. Edebiyat öğretmenimizin süpriz sınavı yüzünden alışverişimizi sonraya ertelemiş o iki günde ne olduysa felix bir anda chan ile yakınlaşmıştı. Tüm gece mesajlaşmaları yetmiyormuş gibi bir de okulda chan felixe musallat olmuştu. Felixten başka konuşacak kimsesi olmayan ben ise bu iki günde oldukça geri plana atılmıştım.

Benim sevgili anonimim bay ölemezsinden ise hiç ses yoktu.

"lix farkında mısın bu hafta sadece sana bakıyordu kantinde. gerginlikten ölecektim." söylediğime göz devirip beni sonraki mağazaya soktuğunda bana neden inanmadığını anlayamamıştım. gerçekten chan tüm hafta felixe bakmış, hatta öğle arasında tüm ALGO yemeklerini bizimle yemişti.

sürekli felixle ilgilenen chan arada minhoyu azarlıyordu, masamızda bir dadı baktığı çocuğu azarlar gibi bir ortam olduğunda chan sakinleşiyor ama rahat durmayan minho yüzünden olaylar bir döngüye giriyordu. Zaten tek eğlencesi chanı ve onun vücudunu kesmek olan felix için ise bu bir saat adeta cennetten saatlerdi.

chan yapılı vücudunu öne çıkarmayı seviyordu. sürekli giydiği dar kesim tişörtler ise bunun kanıtıydı ve tüm okul bu durumdan memnundu. asla gereksiz hareketler yapmayan chanın en şaşırdığım özelliği ise sürekli küfretmesiydi. gerçekten o kadar çok küfrediyordu ki ilk başta felix bile şok olmuştu.

minho ise diğer masalara laf atıp arada bana dönüyor saçma sapan sorular soruyordu. bir ara telefonundaki filtrelerle fotoğrafımı çekmeye çalışmıştı ama chan onu durdurmuştu. Sürekli elini omzuma atması, sabahları bizi gördüğünde sırıtarak yanımıza gelmesi okuldaki dedikoduları arttırsa da pek umursamadım.

Heykel lakabının dışında bu çocuğun neden bu kadar fanı olduğunu nihayet anlamıştım. sanki herkesin en yakın arkadaşıydı, minhonun yanında kendinizi asla yabancı hissetmezdiniz. bu çocukta kesinlikle şeytan tüyü vardı.

another day maybe never ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin