-Tamamlandı-
Elimdeki bereyi yavaşça çekti parmaklarımın arasından, suratımın etrafına dağılmış saçlarımı düzeltip kendi beresini kafama geçirdi. Düz bir çizgi halindeki dudakları kıvrıldı, gözlerine bir ışıltı yayıldı. Saçlarımı sevip yanaklarımı a...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Göğün bütün yıldızlarını görüyordum, dudaklarımı aralayıp bir dilek fısıldasam hepsi dileğimin kabul olması uğruna buğulu camdan süzülen yağmur damlası gibi süzülecekti sanki gökyüzünden.
Bungalov tipindeki evin boydan boya cam şeklinde olan duvarına sabitlediğim kısık bakışlarımı yumdum, dudaklarımdan yorgunluğun mırıltısı döküldü.
Bir tatil kasabasının çam ağaçları ile belirlediği sınırlarının içerisinde, en yakın evle arasında bilmem kaç metre olan minik evdeki yumuşak yatağın üstünde uyukluyordum.
Düğün sonrası gençler arasında yaptığımız parti geceyi bulmuş, benim gelinlikten Kartal'ın damatlıktan kurtulması, duş alıp yola çıkmamız ve buraya gelene kadar geçen süre epey fazlaydı. Neredeyse sabah olmak üzereydi. Her şey ziyadesiyle yorucuydu ve ben uykusuz hamile bir kadındım.
Kartal'ın ağır ağır aldığı soluğu, odanın içerisindeki adım seslerini silik bir şekilde işitiyordum, vücudumu saran karıncalanma uykunun habercisiydi.
Yatağın üzerine gelişigüzel uzandığımdan bacaklarımın bir kısmı yataktan sarkıyordu, Kartal'ın soluğunu diz kapağımda hissettim. Nemli, sıcak dudakları şortumunkapatmadığı üst bacağımın dolgun kısmına değdi. "Yavrum," sesi kısıktı, anlamsız bir mırıltıyla karşılık verdim.
Bacağımı onun soluğundan kurtarmak ister gibi kendime doğru çektim, ona sırtımı dönüp yatağın ortasında küçücük kalacak şekilde uzanmaya devam ettim, dizlerimin ikisi de karnıma çekikti. Bu kez dudaklarını toplu saçımdan kurtulan birkaç tutamın süslediği enseme yasladı.
Burnunun ucunu enseme sürttü, tenimden çaldığı derin soluğu hissettim. Eli tişörtümün içine sızdı, parmak uçları tenimi yaka yaka sütyen kopçama dolandı, minik klipsi açtığında gevşeyen kumaş parçası ile kesikli bir nefes aldım.
Kafamı hafifçe geriye atıp omzuna yasladım, gözlerim hâlâ kapalıydı. Burnumun ucuna değdirdiği dudaklarını çekmeden sütyeni tenimden söküp aldı ama tişört hâlâ bedenimi örtüyordu. "Çok mu yoruldun?" Sıcacık fısıltısı beni daha da mayıştırıyordu.
Kafamı sallamak istedim fakat tek yapabildiğim dudaklarımı büzmek oldu, avuç içlerimsancıyordu, göğsümün ortasında uykunun mührü vardı.
Tişörtümün içinde sabit olan eli bel kavisimden karnıma kaydı, kot şortumun düğmesini çözerken kafam yeniden yastığa düştü, tenime temas eden dudakları benden koptu. "Çok yoruldun tabi," dedi sessizliğe karışan bir sesle.