Sabah olmuştu. Seungmin yüzünü elini yıkayıp aşağı kahvaltıya indi. Babası da masada oturmuştu. Anlaşılan dün gece Seungmin uyuduktan sonra eve gelmişti. Ya da sabaha karşı. Sessizce kafasını aşağı eğerek masaya geçti.
" Babana günaydın demeyecek misin, Seungmin?"
Seungmin aniden kafasını kaldırdı ve şaşkın yüz ifadesiyle babasına baktı. Ama babası ona bakmıyor, yemeğini yiyordu. Seungmin çok şaşırmıştı. Babası onunla doğru dürüst konuşmazdı bile. Ona sadece nefretini kusan adam bu gün ona "Günaydın" demesini istemişti.
" G - günaydın baba."
" Sana da günaydın, oğlum."
Oğlum mu? Seungmin bu kelimeyi duymayalı kaç sene olmuştu? Peki gram bir sevgi duymadığı babasının ona oğlum demesi neden Seungminin içini aydınlatmıştı? Belki de baba sevgisine muhtaçtı. Her çocuk babasının onu sevmesini ister dimi? Seungmin senelerce bu sevgiden ve çok daha fazlasından mahrum kalmıştı. Ama Seungmin'in mahrum kaldığı şeyler diğer çocuklar için oldukça basit olan, zaten doğdukları günden beri sahip oldukları şeylerdi. Seungmin'in babası bir konuda çok haklıydı. O diğer yaşıtları gibi değil. Onlardan farklıydı. Malesef bu iyi bir fark değildi.
Bay Dae-jung yemeğini bitirip ağzını peçete ile sildikten sonra cebinden bir miktar para çıkarıp Seungmin'in önüne koydu. Seungmin tekrardan babasının yüzüne baktı. Ve bu sefer babası da ona bakıyordu. Peki bu para da neyin nesi?
" Dışarı alış veriş yapmaya çık. Bu akşam özel misafirlerimiz olucak. Güzel ve şık kıyafetler almanı istiyorum. Benim oğlum kusursuz olmalı."
Son cümle. Bu da sabahın ikinci şoku. Peki babasının onunla böyle konuşmasını sağlayan misafirler de kim?
" Kimin geleceğini sorabilir miyim?"
Babası bir süre bakışlarını Seungminin üzerinde gezdirdi. Seungmin kafasını aşağı eğdi. Zaten neye güvenip sormuştu ki?
" Yeni şirket ortaklarımız. Dünya çapında meşhur bir şirket. Çok başarılılar. Onlarla ortak olma şansımızı kaçıramayız. Bu akşam güzel geçsin istiyorum. Lütfen her hangi bir sorun çıkmamasına özen gösterelim. Umarım, ne demek istediğimi anlamışsındır."
Evet, anlamıştı. Babası bu gece kavga ve gürültü olmasını istemiyordu. Söylemeye çalıştığı şey de buydu. Bir gecelik sakin ve uyum içinde olmalarını istiyordu.
" Evet. Anladım, baba."
" Güzel. Ve unutmadan, dışarıda çok kalmamaya çalış. Güvenli değil. Korumalardan biri seninle gelicek ve seni gerekli yerlere götürecek."
" Peki baba."
Tam kapıdan çıkacakken yüzünü ona şaşkın ve bir o kadar masum bakan oğluna çevirip bir kaç saniye baktıktan sonra ekledi:
" Alış verişten sonra annenin mezarına gidebilirsin." Dedi ve çıktı. Bu da üçüncü şok. Ama Seungmin annesini yeniden ziyaret edeceği için çok sevindi.
°°°
" Evet, Jisung. Durum nedir? İletişime geçe bildiniz mi?"
" Gerek bile kalmadı, patron." Jisung yüzünde emin bir gülüşle söyledi.
" Jeongin bilgilerimizi değiştirdikten sonra direk onlar bizimle görüşmek istediklerini bildirdiler. Bu gün saat 4'te onların şirketinde toplantımız olucak." Dedi Minho
" Av ayağımıza gelicek diyorsunuz."
" Aynen öyle."
Aniden Hyunjinin aklına bu gün öğlen saatlerinde mezarlığa gitmesi gerektiğini hatırladı. Anlaşılan planı bu gün iptal etmeliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Masumiyet Heykeli [ HyunMin/SeungJin ]
FanfictionHayatındaki koca boşlukta kaybolan, yıllardır sahip olduğu huzursuzluğun sebebi olan eksik ama eşsiz parçasını arayan Hwang Hyunjin, içindeki çocuğu büyütemeyen, hayatı kâbus dolu gecelerden oluşan Kim Seungmini kurtararak yapboz hayatını tamamlar...