Yine ve yine bölümü aslında bitirmek istediğim yerde bitiremedim. Çok uzadı. Kalanı diğer bölüme artık.
Sizleri seviyorum, çokça.
Yorumlarınızı merakla bekliyorum. Bizim deliler sizi bekler. İyi okumalar.
💚
Özen erkekleri ile ilgili bir PowerPoint sunumu hazırlayacak olursam sayfa sayısı için PowerPoint’in genel müdürünün uygulamayı güncellemesi gerekebilirdi.
Bu sunumun başlığı ise şüphesiz, görünümlerinin aksine pamuk gibi kalbe sahip, fazla hassas ve merhamet sahibi adamlar gibi bir şey olurdu. Ya da biz mükemmel erkeğin tanımıyız bırak senin için elimizden geleni yapalım, falan.
Alice Harikalar Diyarının seksi ve kaslı atlılarına merhaba de tatlı kız, da olabilirdi.
Belki de sandığım kadar merhametli değillerdi çünkü aşırı doz öldürücü cazibeden ölebilirdim.
Tam olarak size bahsettiğim o diyardaydım. Hani Alice’nin kuyudan düşerek gittiği Harikalar Diyarında. Erez bu curcunadan pek hoşnut değil gibiydi. Hala çok fazla gergindi ve üzerinden korkuyu atabilmiş görünmüyordu. Kardeşlerinin gürültüsü ise onun suratındaki ekşimsi ifadenin daha da artmasına neden oluyordu.
Omuzlarındaki ağırlığı ve gözlerindeki ölçüsüz boşluğu, ağırlık ve ölçü üzerine araştırma yapan Metroloji uzmanlarına teslim etmek istedim.
Kendimi çağ değiştiren bir olay yaşamış gibi hissediyordum. Oysa tek olan kaşıma atılan on iki dikişti. Gayet iyiydim. Alnımda erik büyüklüğünde bir şişlik yok kadar hem de. Fakat bunu Erez’e anlatmak zordu. Daha doğrusu beni dinlemekle pek ilgilenmiyordu.
Kafasında her ne kuruyorsa emir eri gibi davranıyor ve kasıntı bir halde ihtiyaçlarımı gidermeye çalışıyordu. Daha önce halihazırda kaldığım odadaydım fakat sessiz inim hiç bu kadar kalabalık olmamıştı.
Bu evde tırnağı kırılanın vay haline diyorum. Olayı depremzede durumuna getirmekte ustalaşmışa benziyorlardı. Erez ise dağınık olan odamı dokunmaktan tiksinircesine bir ifade ile topluyordu. Eşyalarımı parmaklarıyla bile tutmuyordu, iki tırnağı arasına kıstırıp siyah bir poşetin için koyuyordu sanki çöpmüş gibi. O iki tırnağı köküne kadar keseceğine kıyamete inandığım kadar inanıyordum.
Dağınıklıktan pek hoşlanmadığını biliyordum ama onu rahatsız edecek bir durum olmadığının da farkındaydım. Eşyalarımı karıştırmayı ve onları ellerinin arasında tutup incelemeyi sevdiğini de biliyordum. Derdi dağınıklık ya da tozlu eşyalarım değildi. Şuan tek yapmaya çalıştığı odadakilere rahatsızlık vermek ve bir çocuk gibi surat asmaktı. Sanki ondan özür dilemem gerekiyormuş gibi davranıyordu bana. Hatalıymışım gibi. Ve hıncını, bana ait olan her şeye sevimsizliklerini haykırıp çöp poşetine tıkıştırarak çıkarıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ah, Sen
HumorSiyanür zehirlenmesi yaşıyorum. Gülüşü bir çeşit zehir. Bu yol bağımlılığa varmadan öldürüyordu. O denli etkili. Belinden tuttuğum gibi yere indiriyorum ve boynuna dökülen kılların kaşındırmaması için banyo yapmasını öneriyorum. Uysal bir şekilde ç...