Hellö dear,
Şahsen ben en önemli engeli, Erez'in korkularını, bu bölümde atlattığımıza inanıyorum. Biraz aksiyonsuz ağır bir bölüm fakat bizim deliler için önemliydi. Normalde daha kısa olacaktı ama nasıl oldu uzadı, aklımdakinden farklı bir yörüngeye kaydı bilmiyorum. Neyse, bu bölümde olmasını planladığım ama yazamadığım sahneler diğer bölüme kısmetmiş anam.Ayrıca bölüme pek kanmayınız, bu bölüm kırılma noktasının başlangıcıdır. Ve sondaki açıklamamı okumadan geçmeyiniz.
Anlatmak istediğimi bölümü okuduktan sonra anlayanlar, anlayacak zaten. SNRKRKDDK
-Erez-
Birine aşık olmak için çok büyük sebeplere ya da sıra dışı olaylara ihtiyacınız yoktur.Bir gün, öylece bir gün hem de, çalışma masanıza oturduğunuzda dağınıklık arasında onun saç tokasını bulmak sizi bir aptal gibi gülümsetebilir ve heyecanlandırabilir. Masanıza bıraktığı ve asla silmediği çay lekesi, masanızda onun çerçeveli bir fotoğrafını görme isteği uyandırabilir. Şiddetle. Odanızda yürürken onun parmak arası terliklerine takılıp tökezlemek sizi saçma derecede mutlu edebilir. Bir gün, yastığa dağılmış hoyrat saçlarını görmek sizi aşık edebilir.
Küçük sebepler yeterliydi. En azından, benim kadar büyük korkuları olan bir adam için, göktaşı kadar büyük görünüyorlardı.
Ahsen’i kalbime bir çivi gibi çakışımın belli bir tarihi yok. Küçücük evinde, minik battaniyesine sarılmış kalbi kırık bir halde yatarken onun kadar kalbim kırılmıştı. Kırık pencereli bir odada uyuduğunu öğrenip, tamir ettirme isteğiyle dolduğumda cehennemin zemheri katında hissetmiştim o pencere onarılana kadar. Bir iş görüşmesinin ortasında canı erik çektiğinde onu duymazdan gelebilirdim. Fakat beynim ve bedenim sadece ona itaat ediyordu. Ahsen’in isteklerini gerçekleştirmek için birbirleriyle yarışıyor, adeta emir bekliyorlardı.
Bu zamanlardan birinde ona aşık olmuş olabilirdim. Dediğim gibi bir zamanı yoktu ama inkar etmeyi bırakışımın bir zamanı vardı. Artık Ahsen’e çay bardağında bırakılan dudak payı kadar bile uzak kalamayacağımı anladığımda, hiçbir şeyin onu andırmadığı bir pazar sofrasında, seslenip de ondan bir cevap alamadığım odamın boşluğunda…
Benim doğal afetim haklıydı. Öngörülü bir kadındı ve onun zekasına ayrı bir aşk vardı yüreğimde. Ahsen’e aşıktım. Tam anlamıyla Ahsen’e. Olduğu kadına. Ve bunu bilmek tüm ülkede festival düzenleme, sokaklarda bando ekibi yürütme isteği doğuruyordu içimde. Küfür ediyorsa kime ne? Kavgacıysa kime ne? Onun o celallenmeleri değil miydi beni tahrik eden? Gürültücüyse kimin umurunda? Sessizliğin canı cehenneme. Ahsen’in sesini duymadığım bir hayatı reddediyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ah, Sen
MizahSiyanür zehirlenmesi yaşıyorum. Gülüşü bir çeşit zehir. Bu yol bağımlılığa varmadan öldürüyordu. O denli etkili. Belinden tuttuğum gibi yere indiriyorum ve boynuna dökülen kılların kaşındırmaması için banyo yapmasını öneriyorum. Uysal bir şekilde ç...