İyi akşamlar, yorum yapan ağzınıza sağlık. Öpüyorum candan. ❤️
😈
Erez ciddi ciddi gözlerimin içine beklentiyle bakarken, Hint Mitolojisindeki on başlı, şeytan kral Ravana'ya benziyordu. Ya da ben aklımı üşütmüştüm. Çilek neneme söylesem kurşun döker miydi acaba? Erez'i burada görürse kurşunu ikimizin de üstüne dökeceği kesindi.
Onunla ladese girdiğimi hatırlamıyorum, aramızdaki kıyasıya rekabet bir lades kemiğine kadar dayanmamıştı. Sorusunun hiçbir mantıklı tarafı yoktu.
"Delinin zoruna bak, ben nereden bileyim. Aklına mukayyet ol sen de."
İşaret parmağını neredeyse gözüme sokarak şahsımı vurguladı. Boğucu sesi, sıkıntısını fazlasıyla aşikar ediyordu. "Ben aklıma sahip çıkıyorum ama sen inatçı keçinin tekisin ve beni rahat bırakmıyorsun."
Sanki ben Hayalet Casper'ım. Bu ne saçma bir suçlama böyle!
Ağzım şaşkınlıkla açıldı. "Farkında mısın bilmiyorum ama beni rahat bırakmayan sensin avukat. Çekip gittim ben, hatırlıyor musun?"
Buna dayanamıyormuşçasına elini iki yana sallayıp arkasını döndü, artık iki saniye içerisinde kendine sabır yüklemesi mi yaptı ne yaptı bilmiyorum ama daha tutumlu fakat bir o kadar da hazin bakışlarla geri döndü.
"Bana adımla bile hitap etmiyorsun. Bir ineğe bile adıyla sesleniyorsun ama geldiğimden beri bir kere adımla seslenmedin!"
"Ya sen kafayı mı yedin arkadaşım? Benimle alay mı ediyorsun? Allah'ım kabusta mıyım bu ne?"
Ben aramıza Çin Seddi'ni, Dünyanın en uzun duvarı olur kendisi, örmeye çalıştıkça o dengesiz hareketleriyle temeli sağlamlaştırmamı engelliyordu. Şimdi de migreni tutmuş olacak ki parmaklarını şakaklarına dayamış sallanıyordu.
"Ben de bilmiyorum, bu haldeyim işte. Çözemedim. Kafayı seninle bozdum, nefes alamıyorum. Bu işi çözelim," dedi sabırsızca verdiği son nefesle kafasını kaldırıp gözlerime kilitlenerek.
"Ne yapayım? Şahsen beyin ameliyatını yapmaktan mutluluk duyarım."
Gözlerini devirdi. "Hayır, büyük ihtimal vicdan azabı duyuyorum o yüzden özür dileyeceğim."
"Kabul edildi, gidebilirsin." Cevabım dakik, kesin ve netti.
"Öyle değil, dinleyeceksin. Samimi olacağız ve bu işi burada bitireceğiz."
Bir Scrabble oyununun içindeymişiz gibi davranıyordu. Doğru kelimeyi bulan hanesine puan kazanacaktı. Doğru cümleyi kurarsa aramızdaki anlaşmazlık yok olacaktı sanki.
"Gerçekten şaka gibisin." Ciddi olduğunu anlayınca, "Tamam. Hadi bekliyorum," dedim.
Avuç içlerini birbirine sürtüp derin bir nefes aldı. Bakışları pamuk kadar yumuşadı. Hatta üflesem karahindiba gibi dağılacaktı. Göğsümü tuhaf bir heyecan sardı. Böyle sanki pericikler üzerine konuyor falandı. Oradan mideme geçmeleri ise hiç etik değildi.
"Özür dilerim," dedi kısa bir an duraksayıp, sıcak avuç içlerini omuzlarıma yaslayarak.
"Seni incitmek, isteyeceğim son şey bile değildi. Sanırım sürekli bir arada olma fikri iyi gelmedi. İşlerim, oynadığımız oyun fazla geldi. Benim için alışılmadıktı. Sen, benim için alışılmadıksın. Etrafımdaki kadınlara benzemiyorsun. Tabi bu, sen farklısın klişesi anlamında kimseye benzemiyorsun demek değil. Sadece benim dünyamdan, alıştığım kadınlardan farklısın. Yoruyorsun, güldürüyorsun, bu ikisini aynı saniyeler içerisinde yapıyorsun ve dengem şaşıyor. Her gece başımı yastığa koyduğum an rahatlıkla uykuya dalardım. Artık dalamıyorum. İşime adımı bile unutacak şiddette çabucak odaklanırım. Artık en şiddetli düşüncelerim senden ibaret. Odaklanamıyorum. O gece, sana erik toplarken, sadece iyi bir adam olmaya çalışıyordum ama görüyorsun, birbirimize ancak bir gece boyunca ılımlı yaklaşabiliyoruz. Aramızdaki bu öfke, saçma yarış beni eskiden rahatlıkla yaptığım şeyleri yapmaktan alıkoyuyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ah, Sen
HumorSiyanür zehirlenmesi yaşıyorum. Gülüşü bir çeşit zehir. Bu yol bağımlılığa varmadan öldürüyordu. O denli etkili. Belinden tuttuğum gibi yere indiriyorum ve boynuna dökülen kılların kaşındırmaması için banyo yapmasını öneriyorum. Uysal bir şekilde ç...