"Of be Yonca. Onun hakkında konuşmak istemediğimi söylememe rağmen niye ısrar ediyorsun?"
"Eliz anlatmam gerek, bilmen gerek diyorum sana!"
"Yoncaaa! Kapat konuyu artık. Ben buraya seninle eskisi gibi pijama partisi yapmak için geleyim, sen saçma sapan muhabbetler açarak keyfimizi kaçır!"
"Peki Eliz. Peki susuyorum. Ama öğrendiğin zaman umarım yıkılmazsın."
"Ben kolay kolay yıkılmam Yonca. Biliyorsun. Hele ki onunla ilgili olan konularda...
Zaten o günden sonra kimse kolay kolay yıkamadı beni. Eskisinden de güçlü olmaya çalıştım.""Sahi Eliz. Eğer yanlış anlamazsan, neler yaşadın o günden sonra ya da neler hissettin, nasıl atlattın? Tabi eğer anlatmak istersen."
"Zordu. Çok zordu Yonca. Hele ki bana yaptığı ihaneti öğrendikten sonra-" derin bir nefes alıp dudaklarımı emiştirdikten sonra devam ettim cümlelerime.
"O ihaneti bile bile onunla birlikte olmaya devam etmek zordu benim için. Hep bir karamsarlık vardı. Yapmaz. Bana bunu yapmaz diye düşünüyordum ama yapmıştı. Kanıtlar vardı bir kere."
"Nasıl kabullendin peki? Nasıl yaşadın bundan sonraki hayatını?"
"Kabullenemedim...
Kabullenemediğim için intikam almak istedim ya zaten. Belki başkalarına göre yanlış yaptım, belki ağırdı ama ben yanlış yapmadım Yonca. Yine olsa yine yaparım. Pişman değilim.""Sen yanlış yapmadın Eliz. Doğru olanı yaptın. Hatta az bile oldu. Ama bu ihanet konusunda çeşitli söylentiler var. Örneğin sar-"
"İhanetin çeşidi ya da bahanesi olamaz Yonca. İhanet ihanettir." diye böldüm lafını.
"Evet zordu. Zor atlattım. Belki de atlatamadım ama bunlar artık umrumda değil Yonca. Olan oldu bir kere. Bizim hikayemiz orada, o düğün günü bitecekmiş ve bitti. Dahası yok artık. Şimdi kapatalım bu konuyu ve ben eve geçeyim artık."
"Nereye kızım? Daha sabaha kadar dedikodu falan yapıcaktık hani biz?"
"İnan bunu çok isterdim ama unuttuğun bir şey var Yoncacım benim yarın gitmem gereken bir okul, ve beni bekleyen öğrencilerim var."
"Doğru ya unutmuşum ben onu. E burda kalsan, öyle gitsen yarın. Olmaz mı?"
"Olmaz Yonca. Sana sözüm olsun hafta sonu yapalım biz bunu olur mu?"
"İyi peki. Öyle olsun"
***************
Girdiğim sınıfımda yoklama alıyordum.
"Alya" diye yoklama kağıdında ki son ismi söyledim. Ses gelmeyince tekrar ettim. Gözlerimi sınıfta gezdirirken sınıfın kapısı çaldı ve içeriye bir kız çocuğunun elinden tutmuş olan, görevli Sedef abla girdi."Eliz Name hocam bir öğrenciniz burada. Geç kalmış biraz da bende getirdim."
Gülümseyerek yanıtladım.
"Sağol Sedef abla. Sen yardımcı ol çantasını dolabına yerleştirsin, bende imzayı atıp hemen ilgileniyorum.""Tamamdır hocam" diye yanıtladı Sedef abla'da beni.
Geldiğimden beridir birçok meslektaşım ve birkaç görevli ile tanışmış, gayet iyi anlaşmıştık. Sağ olsun onlarda sanki ben burada yıllardır varmışım gibi davranıyorlardı. Sedef abla isminin Alya olduğunu öğrendiğim öğrencimin çantasını dolabına yerleştirmiş, sınıf terliklerini giymesine yardımcı olduktan sonra bana haber vererek çıkmıştı sınıftan. Defteri imzaladıktan sonra hala kapıda duran öğrenime baktım. Bu o kızdı.
O gün seksek oynarken yanlışlıkla çarptığım kız. Hala kapının orda durmuş, oyun oynayan öğrencileri izlediğini gördüm. Yüzümdeki tebessüm ile yanına doğru gittim ve yine o günkü gibi önünde diz çöküp, aynı boya gelmemizi sağladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN YARASI
ChickLit"Keşke." dedim yine ve yeniden. "Keşke seninle hiç tanışmasaydık." dedim göğsüne bir kez vurarak geriye doğru sendelemesine sebep olurken. "Keşke sana bunca yılımı vermeseydim" ve bir kez daha vurdum göğsüne. Yine geriye doğru düştü adımları. İstese...