KEYİFLİ OKUMALAR CANLARIM
"Ben gelmek istemiyorum sen git istersen." Yavaşça yanıma yaklaştı.
"İçimdeki kötü Kartal'ı çıkartma bana Gülüm. Eğer benimle yurt dışına gelmiyorsan." Dedi sustu aklımda bir şey düşünür gibi oldu.
"Evet gelmiyorsam ne yaparsın?" Dedim ona meydan okuyarak.
"Aynı odada kalırız bundan sonra." Kafamı hızlıca ona çevirdim. Pislik!
"Asla! Seninle aynı evde yaşadığım fazla bile geliyor bana." Dedim işaret parmağımı ona doğru sallayarak.
"Tamam o zaman hazırlan diğer bir seçeneğin daha var iyi ki." Ellerini cebine koyarak odadan çıktı uyuz!
"Gelmeyeceğim duyuyor musun beni! Odana da gelmeyeceğim! Yurt dışına da! Yeter artık rahat bırakın beni.." Neden anlatamıyordum derdimi! İstemiyordum.. Sevdiğim adamı öldüren ve rızam yokken evlendiğim adam ile yan yana durmak aynı evin içinde nefes almak bile istemiyordum.
İstemediklerim zorla dayatıldığı zaman kendimi değersiz hor görülen bir varlıktan başka bir olarak göremiyordum.. Zamanla düzelecek olsaydım düzelirdim zaten.. Gönül yarası denilen şey geçmiyordu işte.
"Tamam Gülüm. Tamam. Sen ne istersen olacak. Zorlamayacağım seni.." ona dönüp bakmadım. Avazım çıktığı kadar bağırmak isterken ses telleri kesilmiş bir insanın çaresizliği vardı ruhumda.
******
Odamda biten sürahiyi alıp mutfağa doğru yürüdüm. Salondan Kartal'ın sesleri geliyordu.
"Hangi hastaneye geçtiniz Cihangir abi hemen geleyim?" Durup başımı salona doğru çevirdim. Ne hastanesinden bahsediyordu bu.
"Tamam. Tamam. Siz sakin olun hemen geliyorum ben." Kartal'a gözükmeden mutfağa girdim. Tezgahın üstüne bıraktığım sürahi ile nefes alıp verdim. Kapanan kapı ile mutfakta öylece ayakta dikili kaldım. Neden hastaneye gelmişlerdi abim?..
Mutfakta attığım kaçıncı voltaydı bilmiyorum. Başım dönmüştü artık, saatler sonra sonunda dışarı kapının açılma sesini işittim. Yüzümde ki yaşları silerek hemen tezgahın üstüne doldurup bıraktığım sürahiyi elime aldım. Sakinleşmeye çalışarak biraz bekledim mutfakta. Sesler gelmeyince mutfaktan çıktım, salonun ışığı kapalıydı. Demek ki Kartal odasına çıkmıştı, kötü bir şey yoktu ki geri çabuk gelmişti. Kendi kendimi avutarak merdivenleri çıktım. Odamın önünde kafasını duvara yaslamış Kartal'ı görünce yavaş adımlarım ile ona doğru yaklaştım. Tedirginlik ruhumu çoktan sarmıştı. Gözleri kapalı, kafası benim odanın duvarında yaslı yerde oturuyordu.
Dizlerimi kırarak onun oyuna doğru çöktüm. Alçılı kolumla omuzunu dürttüm. Tedirginlik içinde gözlerini açtı.
"Kalk odamın önünde ne yapıyorsun, odana git." Tekrar ayağa kalkıp bir adım atığım ıra konuştu.
"Cihangir abiler burada.. İstanbul'a gelmişler.." Durdum cümlesi ile dönüp bakmadım yüzüne. Devam etmesini istedim.
"Hastanedeler.. Berfin rahatsızlanmış.. Durumu kötü.." Sesi bir katile oranla kötü çıkmıştı. Cevap vermeden öylece ayakta dikili kaldım.
"Gitmek istersin diye düşündüm." Dedi güldüm.
"İyi geceler Kartal." diyerek odama girdim. Neden gidecektim? Niye onlara destek olacaktım? Onlar beni görmezden gelmemiş miydi? Gelmişti. Ben neden yapamayacaktım onlara bunu, onların bir ayrıcalıkları mı vardı? Herkes be kırsın, yıksın, ateşe atsın ama söz konusu kendileri olduğu zaman Gül kıyamaz!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜL 🥀
Teen FictionKitap kapağı:Bataklikyakamozu ❤ Günün birinde herkesi ölmemesi için ikna eden kız, intihar etmiş... Yüzümde ki içten gülüşle ellerimi ona doğru uzattım "Kartal abi topumuzu ver. Devran'la top oynayacağız.", dedim. Kartal abi kara basan gibi yüzünde...