on beş

255 36 4
                                    

Çok garip şeyler oldu Sibel. 

Sen yine gittin bir zehrin peşinden. Sokağımızı terk ettin her defasında. 

Garip kısmı bu değil. Ne acı ki bu sıradanlaştı artık.

Ben ruh halimi nasıl anlatırım bilemiyorum. Dermansız, takatsizdim. Umudumu yitirmiştim. Yorgundum. Yüreğim sızlıyordu. İçimde alevler, gri dumanlar... Gözlerim sisli. Alnımda vaktinden evvel yer edinmiş kırışıklar. Savaş veriyordum içimde. Tarif edemeyeceğim bir haldeydim anlayacağın.

Parmaklarım acıyordu sana tutunmaktan. Ellerim yara bere içinde kalmıştı dikenlerden. Dizlerim kanıyordu düşmekten. İyileşmiyordu bir türlü yaralarım.

Gözlerimle geceyi seyrediyordum. Benim geceme de Ay doğsun, ışıklansın istiyordum.

Sonra omzumda bir el belirdi Sibel. Dönüp baktım şaşkınca. Babamdı. İlk kez öfkeli değildi bana. Nelere daldığımı bildiği halde hem de. Akıllı adamdır babam. Kara kara sevdamı düşündüğümü anlamıştı elbet.

"Kes şunu artık," demedi. İtelemedi, ötelemedi beni. Yalnızca elini omzuma koydu ve benimle birlikte uzaklara baktı. 

O anlarda nasıl güçlü hissettim anlatamam. Yeniden iyileşebileceğine inandım her şeyin. Baba gölgesi denen şey gerçekmiş meğer, Sibel.

Mayıs 1993

Mayıs 1993

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
ZehirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin