Bu sana son yazışım Sibel. Sana son seslenişim.
Artık üç çocuğun var. Hepsi birbirinden ayrı. Ve senden de. Onları bıraktın. "Ya bir gün kendine gelirse, o zehrin etkisinden kurtulur ve çocuklarını yanında isterse," diye düşündüm. Ne olacaktı? Pişman olur muydun? Yoksa bazı duyguların da seninle beraber çürümüş, silinmiş miydi? Umay ve Uğur çoktan evlatlık alındı, Sibel. Tek dileğim mutlu olmaları.
Annemin ve diğer komşuların söylenmeleri kulağımda. İnsanlar neden susmak bilmiyor Sibel? Neden bu kadar meraklı herkes, konuşmaya?
Konuşması gerekenler susarken, konuşulması gerekenler dalgalara karışıp gidiyor. Susulması gerekilenler dilden dile dolanıyor Sibel. Dünya böyle bir yer mi?
"Gül gibi kız, nasıl bu hâle geldi!"
"Cıkcık, her gidişinde bir bebekle geliyor, olacak iş mi? Babası kim belli de değil. Günah. Yazık. Bu çocuklar anne babasız kaldığı gibi birbirlerinden de ayrı kaldılar. İkisi çoktan evlatlık verilmiş..."
"Ne güzel ferace giyerdi, hanım hanımdı. İnceydi. Aklı başındaydı. O kursta o kızla arkadaş oldu, hayatı değişti kızcağızın. İşte çok önemli kiminle arkadaş olduğun. Yazık, kızın aklına girdiler. Bir kereden bir şey olmaz diye kandırdılar kesin. Artık nasıl olduysa, bağımlı yaptılar. Yıllar oldu, kurtulamadı. İnşallah tedavi işe yarar da bir daha bulaşmaz."
"Doktor, tedavi olup bağımlılıktan kurtulsa da eskisi gibi normal olmasını beklemeyin demiş. Uzun süre fazla doz kullanımı beynine hasar vermiş."
"Hımm. Peki bu çocuklar ya ilerde birbirleriyle habersizce karşılaşır da kardeş olduklarını bilmeden Allah korusun aşık falan olursa?"
"Aman yok! Ağzından yel alsın. Zaten en büyükleri kız, diğer ikisi oğlan. Öyle bir tehlike olmaz inşallah."
"Ha iyi bari. Yazık, Fethiye teyzenin de bunca yıl çektiği çile değil..."
"Doğru. Ama ne oldum demeyeceksin işte komşum. Ben yargılamıyorum hiç, üzülüyorum sadece. Gencecik kızın hayatı eridi gitti. Ne malum bizim çoluk çocuğumuzun başına böyle bir tehlike gelmeyeceği. Allah korusun, muhafaza etsin herkesin evlatlarını da bizimkileri de."
"Amin amin. Haklısın. Kimin başına ne geleceği belli olmuyor bu hayatta. Kimse 'benim başıma şu gelmez' demesin. Hiç belli olmaz. Dua edelim de böyle kötülüklerden evlatlarımız uzak kalsın."
Sağır kesildim artık bütün söylenenlere.
Senin hakkında bunca şeyler konuşulurken daha yirmi üçündesin Sibel ama benim için sen on sekizinde, belki biraz da on dokuzun başlarında kalacaksın hep. Seni öyle hatırlamak istiyorum çünkü.
Şimdi hastanede tedavi görüyorsun. Zehirden kurtuluyorsun. Geçen akşam karşılaştık. Tanıyamadım seni. Tedavide kullanılan ilaçlardan mı bilmiyorum. En sonki o incecik halinden eser kalmamış. Seni zayıflatan bir zehir yerine o zehirden kurtulman için verilen ilaçlar etkiliyor artık bedenini. Kilo almışsın. Tontiş diye sevdiğin babaannen kadar olmuşsun. Ama bu kez daha başka bakıyordun Sibel. Anlayarak. Biraz da fark ederek. Görerek. Duyarak. Eskisi gibi olmasa da...
Yıldızların hâlâ kayıp. Gök dumanlı.
Sen, artık o eski sen değilsin. Benim sevdiğim Sibel değil karşımdaki, biliyorum. Bahar çiçeğim soldu, toprağa karıştı gitti. Geri gelmesi imkansız.
Başka bir zaman, başka bir çiçek açar mı bu yürekte bilmiyorum. Şimdi durup bakınca bu harabe halime, çok zor geliyor ihtimali. İstek veya beklentim de yok zaten. Gönlümün kapılarını sonsuza dek kilitlemek istiyorum. Kimse uğramasın. Kimse acıtmasın artık. Ben yeterince acıdım çünkü Sibel.
Amansız sızılarla beş yıl cebelleştim. Bekledim yollarını. Olmadı. İki insan bazen birbirine ışık olamıyormuş. Sevdalar yürekte bir yara olarak kalıyormuş bazen. Vuslat herkese bir gün uğramıyormuş.
Çırpınışlarım yankı buldu durdu Sibel. Dostum Adem duydu. "Bırak artık Bekir," dedi bana bir gün. "Sana yazık değil mi?"
"O bir zehire bağımlı ama kendisi de senin zehrin olmuş Bekir," dedi. "Farkında değil misin? Yavaş yavaş ruhunu ele geçiriyor. Gücünü, takatini alıp götürüyor. Hayatla bağlarını bıçak gibi kesiyor. Ben kardeşimin eriyip gidişine şahit olmak istemiyorum. Toparlanma vakti gelmedi mi Bekir? Bu sevda seni yıpratıyor. Zorlama. Bazen zorlamamak gerekir. Nasibinde olsa, en güzelinden olurdu zaten. Bu vakte, bu hâle düşmezdin. Kader senin için neler getirecek bilmiyoruz. Bu yaşadıklarının vardır bir hikmeti. Ama diren şu acıya. Yenilme bu sevdaya. Gücünü bir fani aşktan almıyorsun sen. Bâkiye sarıl Bekir. Bâkiye sarıl..."
Adem'e zamanla hak verdim. Zor oldu. Kolay değildi. Hâlâ zor, sancısı dinmedi. Ama...
Sana olan yakarışlarım bitti.
İlk kez bu kadar yorgundum. Pes ettim. Hüzün diyarı oldu yüreğim. Kaç yaşındayım bilmiyorum, hesaplarım karıştı. Unutmak istiyorum her şeyi.
Artık yeni bir hayat çizmesi ve geçmişi ardında bırakması gereken benim, Sibel. Anladım. Olmayacağı oldurmaya çalışmak, kör topal bir savaşa girmekti benimkisi. Pişman değilim, hayır. Fakat artık bitmeli. Biliyorsun. Anlıyorsun, kızmıyorsun, değil mi? Yeterince çabalamadığımı söyleyemezsin...
Son olarak,
Bugün senden vazgeçtiğim gün.
Aslına bakarsan, vazgeçişim önceden. Bugün, bunu sana itiraf ettiğim gün.Elveda, hazan çiçeği. Elveda.
Mayıs 1995
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zehir
Teen FictionAlt-üst olan hayatlar, zorluklarla karşı karşıya kalınan bir sevda ve bu hikayeyi anlatan mektuplar... Yıllar sonra genç yüreklerde filizlenen taptaze bir aşk... "Korkuyorum Sibel, gözlerime bakınca anlayacaksın diye." - Eylül 2022