Hayat ne kadar acımasız diye düşünüyoruz değil mi ? Fakat acımasız olan hayat değil bizim kaderimiz . Hepimizin kaderi birer acı ile donatılmış hayat hikayesi .
( Nil ' in anlatımıyla )
Etrafımda örümcek ağı gibi örülmüş bir ağ var . Ellerimle üstümden temizlemeye çalışsam da daha çok vücuduma yapışıyor . Boğuluyorum . Sanki İçimde kopan fırtınalar, oluşan hortumlar ve tusunamiler gibi . Küçükken yeni bisiklet sürmeyi öğrenirsiniz fakat her defasında düşer ve dizlerinizi yaralarsınız . Benim de bir yaram vardı ama üstüne her düştüğümde yaram daha da derinleşiyordu . Derin yaraların iyileşme imkanı olsa da çok zaman alır . Benim yaralarım iyileşmeden her defasında tekrar düşüyordum ve yaram daha da derinleşiyordu . Karanlıkta parlamaya çabalasam da bu karanlık beni çine çekip hapsediyor . Her defasında içimde yeşeren yeni ağaç dalları , kalbimde filizlenen yeni çiçekler geri kuruyor ve yapraklarını döküyor . İçimizde bir his vardır bu defa olacak deriz olmaz . Tamam hissediyorum şimdi oldu diyorsunuz yine olmuyor . Eğer gece ise şimdi camdan aya bakın ve ayı izleyin . Ne görüyorsunuz ? Üstünden belli belirsiz kara bulutlar geçiyor . O üstünden geçen kara bulutlara rağmen ay karanlıkta o kara bulutların altında parlamaktan asla vazgeçmiyor . Fakat benim üzerimden geçen kara bulutlar benim karanlıkta parlamamı engelliyor . Kendimizi hapis ettiğimiz bir alanımız vardır . Bu belki kalbimizin içidir ya da engelleyemediğimiz , etrafımızda bizi engelleyen sınırlardır . Kendimizi bu hapisten kurtulmaya çalıştıkça geçmişe dönük yaşadıklarımıza bakıyoruz ve yaşayamam hissine kapılıyoruz . Neden geçmişe döndüğümüzde her şey gözümüzün önünde canlandığında artık iyileşemeyeceğimizi düşünürüz . . .
Herkes etrafımda duruyordu hala ve nasıl olduğumu her dakika soruyorlardı . Ya da her saniye desem daha doğru olur . Her defasında sadece iyiyim diyordum ama cidden nasılım? Hiçbir fikrim yok. Babamı uzun bir aradan sonra şok olmuş bir şekilde gördüm . Sonrasında beni kaçırdı ve eski evimizdeki kömürlüğe kilitledi . Eskiden bize yaptıklarını tekrar yaptı . Ardından da iki bacağımdan beni silahla vurmuştu . Bayılmıştım ve gözümü açtığımda hastanedeydim . Kim kurtarmıştı beni o zindan yerden? onu bile bilmiyordum. Tek hatırladığım bir adamın kucağındaydım fakat takım elbisesi vardı üzerinde fakat yarı baygın olduğum için hatırlamıyordum . Ama hala o üzerindeki ağır parfüm kokusunu hatırlıyorum tek bildiğim bu kadar . Kime nasıl anlatacağım bu yaşadıklarımı bilmiyorum tek isteğim kardeşlerime ve sevdiğim arkadaşlarıma zarar gelmemesi . Şuan tek isteğim saklanmaktı . Bir yere saklansam ve hiç kimse bana kaç gündür nerede?, nasıl?, niçin?, kim? diye sorular sormasa . Ama soracaklarını da biliyordum, özellikle de polisler .
Beren hoca , "daha iyi misin? " diyerek bacaklarımı ovaladı . Kafamı evet anlamında salladım fakat bacaklarıma dokundukça anlayamadığım tuhaf bir his vardı . Bacaklarımı hissediyordum fakat hissetmiyordum da .
Özde , " biz Nil ile birlikte biraz yalnız kalabilir miyiz? " diye sordu .
Doruk , " bende kalmak istiyorum" dedi çırpınarak .
Beren hoca evet anlamında kafasını salladı ve , " hadi çocuklar biz çıkalım onlar konuşsun" dedi . Her biri odadan çıktıktan sonra Özde ve Doruk yattığım yatağın köşesine oturdular . Biri sağıma diğeri soluma oturdu ve ellerimi kendi avuçlarının içine aldılar . O an Özdenin kömür gibi siyah rengindeki gözlerinde mutluluk parlıyordu . Doruk ' a baktığımda yine onun kahverengi gözlerinde mutluluk parlıyordu . Beni buldukları için parlıyorlardı , ben buradayım ve ellerini tutuyorum diye parlıyorlardı .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜN BATIMI
RomanceOn, dokuz, sekiz... Nil bilemediği bir karanlığın içinde idi. Ya o karanlıkta ışığı bulacaktı ya da o da o karanlığın içinde kaybolacaktı. Yedi, altı, beş... Zaman daralıyor. Farklı insanlar, farklı hayatlar ve altında kaldığı o enkazlar... Her bir...