Hayat ' ta bir çiçek misali değil mi ? Susuz kaldığında soluyor su verdiğinde geri yeşeriyor .
Hepimiz bu yollardan birer sarmaşık gibi hayata bağlanıp uzayarak yürüyoruz . Fakat bu sarmaşık susuz kalır ve solarsa? Ya da yoldan geçen biri üstüne basıp ezerse? O zaman sarmaşığımız kopar ve artık bir sarmaşık değil ölü, kuru ve cansız bir bitki olarak kalır yolun üstünde . Benim sarmaşığım çatı katına kadar uzayan bir sarmaşıktı . Kimsenin üstüne basıp öldürmediği fakat bazen susuz kalıp solan bir sarmaşıktı . O susuz solan zamanlarında benim hayatımda soluyordu fakat suyunu verir ve güzel bakımını yapınca geri yeşeriyordu ve benim hayatım ' da tekrar yeşeriyordu . Hayatta bir çiçek misali değil mi ? Susuz kaldığında soluyor su verdiğinde geri yeşeriyor .
Hastaneden taburcu olalı birkaç hafta olmuştu . Kızlarla hepimiz odada otururken sohbet ediyorduk . Onlar yerde halının üzerinde otururken ben tekerlekli sandalyede oturuyordum . Fizik tedavisi görüyordum haftada üç kez ve yaklaşık bir saat oluyordu tedaviden geleli .
Özde , " tedavin bugün nasıl geçti daha iyi geçmiştir umarım " dedi .
" Bugün birkaç bacak egzersizleri yaptık ve..." dedim cümlenin devamını getirmedim heyecan yaratmak için .
Sare , " ne oldu yoksa düştün mü ? " diye sordu .
" Hayır hayır kızlar bugün çok güzeldi baya hareketler yaptık ve kendi başıma tam iki adım atabildim " dedim sevinerek .
Eylül , " inanamıyorum bu harika " dedi ve boynuma atladı .
Hepimiz sevinirken Sare , " doğruyu söylemek gerekirse eski sağlığına kavuşacağına inanıyordum fakat bu kadar hızlı beklemiyordum " dedi ve tekrar sarılmaya devam ettik . Her birimiz sadece iki adım atabildiğim için sevinçten yerlerimizde duramıyorduk . Bir düşüş her birimiz için bir düşüştü , fakat birimizin kalkışı her birimiz için yeniden doğuştu . Gün boyu kızlarla vakit geçirdikten sonra saat akşam on ' u gösteriyordu .
Eylül , " benim uykum geldi yatıyorum hem yarın okul var " dedi ve yatağına doğru yürüdü ve içerisine girip yattı . Hepsi Eylül 'le birlikte yataklarına girip yattıktan sonra Sare , " Nil sen uymayacak mısın ? " diye sordu .
" Ben biraz pencereden dışarıyı izleyeceğim" dedim ve pencereden o en sevdiğim deniz manzarasını izlemeye başladım . Herkes uyurken ben kendi kendime düşünüyordum . Hayatımı , düzenimi , verdiğim savaşları ve bu savaşta nasıl galip gelebileceğimi . Savaşırken bir hedefimiz oluyor . O hedefe ulaşmak için çaba harcıyoruz ve elde edebilmek için elimizden geleni ardına koyuyoruz . Peki hedefimize ulaşamadığımızda neden üzülürüz ? Her birimiz o hedefe ulaşamadığımız için üzülürken beklide bu hedefe ulaşamamam benim için daha başarılı bir sonuçtur diye düşünmüyoruz . Ben yürüyebiliyordum ve daha sonrasında yürüme yetkimi kaybettim . Artık yürüyemeyecek dediler fakat bugün attığım iki adım her birimizin birer umuduydu . Belki bende dedikleri gibi yürüyemeyecektim fakat bir savaşa başlamıştım ve artık galip gelmek için savaşmaya devam edecektim .
Yaklaşık bir yarım saat sonra odanın kapısı çalmıştı . Bu saatte Beren hoca ' dan başka kimse gelmezdi normalde kim gelmiş olabilirdi ki diye düşünürken etrafıma bakınıp kızların sesten uyanıp uyanmadıklarına baktım . Kapıya doğru tekerlekli sandalyeyi sürerken kapıyı açtım . Karşımda Ege duruyordu .
" Ege " dedim şaşırarak . " Bu saatte ne işin var burada hem Eylül uyudu . "
Ege , " Eylül için gelmedim zaten hadi gel " dedi eliyle gel işareti yaparak .
" Nereye ? "
" yıldızları izlemeye . "
" Ama ben nasıl çıkacağım oraya çıkamam ki . "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜN BATIMI
RomanceOn, dokuz, sekiz... Nil bilemediği bir karanlığın içinde idi. Ya o karanlıkta ışığı bulacaktı ya da o da o karanlığın içinde kaybolacaktı. Yedi, altı, beş... Zaman daralıyor. Farklı insanlar, farklı hayatlar ve altında kaldığı o enkazlar... Her bir...