"Charlie!? Tessa'yı rahat bırak!? Hey!? Charlie!? Aman Tanrım çocuklar!?"
Size yemin ederim 10 dakikadır Tessa'yı Charlie'den kurtarmaya çalışıyorum. Tom annesinin onu çağırması üzerine ailesinin evine gitmişti.
"Charlie!?"
Aklıma gelen çözümle mutfağa yöneldim. Alttaki dolaptan yaş mamayı alıp hızla paketi açtım. Paketin sesini duyan Charlie Tessa'yı bırakıp anında buraya koştu. Kenardaki kasesine mamayı boşalttım ve Tessa'yı zar zor kucağıma alıp bahçeye çıktım. Tessa bahçede biraz koşuşturduktan sonra yanıma tasmasıyla geldi.
"Gezmek mi istiyorsun?"
Kuyruğunu hızlı hızlı sallayarak ön patilerini üzerime koydu.
"Sana kıyamıyorum ki. Hadi gezelim o zaman."
Tessa sevinçle bahçeyi bir tur koşup yanıma geldi. Tom'a Tessa ile çıktığımı mesaj attım. Ağzındaki tasmayı boynuna geçirip dikkatlice taktım. Ben bunları yaparken yerinde durmuyordu.
"Hey sakin ol güzellik." Tasmasının ucunu elime alıp bahçe kapısından dışarıya çıktık. O kadar neşeliydi ki bir oraya bir buraya zıplıyordu.
Biz yürürken hava serinlemişti. Eylül ayı etkisini göstermeye başlamıştı. Ben havaya bakarken Tessa olduğu yerde durdu. Kulaklarını kaldırmış etrafa bakıyordu.
"Ne oldu kızım?"
Tessa hızlı adımlarla ilerleyince peşinden koştum. Gözlerimi Tessa'dan ayırıp önümüzdeki yola baktım. Kaldırımda oturmuş bir kız vardı. Ağlıyordu sanki.
Tanrım, Tom Tessa'nın ağlayan insanların yanından ayrılmadığından bahsetmişti.
Tessa sayesinde hızla kızın yanına gelmiştik. Elleri yüzündeydi, titriyordu. Boğazım düğümlenmişti.
"Hey?... İyi misin? Ne oldu?" dedim yanına otururken. Kız elini yüzünden indirip yüzüme baktı.
Kızıldı. Masmavi gözleri, burnundan yüzüne yayılmış çilleri vardı. Bembeyaz bir yüzü vardı ama ağlamaktan burnu ve yanakları kızarmıştı.
"Oh, şey," Göz yaşlarını silmeye çalıştı. "yalan söylemeyeceğim. Berbatım." dedi gülmeye çalışarak.
"İstersen anlatabilirsin. Dinlerim."
Tebessüm etti koluyla yüzünü biraz daha sildi. "Erkek arkadaşım," dedi gülerek. "beni aldattı. Daha dün seni seviyorum demişti. Bugün yakaladım onu. İlişkimiz gayet iyi sanıyordum."
Konuşurken hem ağlamayıp hem gülüyordu. Her kelimesinde sesi titriyordu. Canının yandığı o kadar belliydi ki.
"Anlıyorum demeyeceğim çünkü hiç yaşamadım şu aşk olayını. Ama senin onu ne kadar sevmiş olduğun ve onun seni ne kadar üzdüğü belli. Kendi kaybetmiş bu güzelliği kaybederek." deyip elini omzuma koydum. Teşekkür edercesine elini elimin üzerine koydu. Devam ettim.
"İstersen arkadaş olabiliriz. O pisliği sana unutturmak için elimden geleni yapacağım söz." Gülümsedi ve burnunu çekti. Cebimde olan peçete paketini çıkarıp bir tanesini uzattım. Elini yüzünü silip kendine geldi. Peçeteyi buruştururken bana döndü.
"Sadie ben. Sadie Elizabeth Sink."
Gülümsedim.
"Millie. Millie Bobby Brown."
Gülümsedi.
***
2 Gün Sonra

ŞİMDİ OKUDUĞUN
daddy issues | tom holland
General Fiction''seni seviyorum ufaklık.'' yas farki icerir!!! OKUMASANIZ OLUR MU COK CRINGE