0.6

1.6K 85 26
                                        

"Mills. Mills uyan. Hastaneye geldik."

Korkuyla gözlerimi açtığımda Tom'un bana baktığını gördüm. Dev bir hastaneye gelmiştik. Arabalardan çıktık ve yavaş yavaş hastaneye yürümeye başladık. Tom fazla topalladığımı görünce yanıma geldi ve yürümeme yardım etti.

Hastaneye girince Tom'un bacağına pansuman yaptılar. Ardından yılanın soktuğu yere bir şeyler sürdüler. Ve en sonunda da yılanın zehirli olabilme ihtimaline karşı kan alıp serum verdiler. Hemşire tam gidecekken Tom ona seslendi.

"Pardon! Şey arkadaşımın da bacağı yaralı bakabilir misiniz?"

"Yok! Yok. Önemli değil teşekkürler."

"Önemli, bakar mısınız lütfen?"

"Değil dedim ya?"

"Sen anlamazsın önemli!"

Uzun bir tartışmanın ardından Tom kazanmıştı. Tom'un yatağının yanına oturdum. Doktor bacağıma önce pansuman yaptı arından pamuklu büyük bir bantla kapattı üstünü. Teşekkür edip eşofmanımı geri indirdim.

"Çok mu lazımdı? Aradaki fark ne şu an?"

"Evet çok lazımdı." dedi adeta savaş kazanmış bir kral edasıyla. Gülerek başımı salladım.

Tom serumunun bitmesini beklerken bize nasıl kayıp olduğunu anlatmıştı. Kampı ararken önüne bakmamış ve bataklığa düşmüş. Çıkmaya çalışırken orada olan bir yılan sokmuş onu. Telefonu kamp alanında kaldığı için bizi arayamamış, yolu da bulamamış.

"Bir an orada öleceğimi sandım ve aramaktan vazgeçtim. Cidden."

"Koskoca Tom Holland bir ormanda mı ölecek? Sanmam." dedi Paddy. Gülüştük.

***

3 Gün Sonra

Uyanmaya çalışıyordum. Ama garip bir şey vardı. Ellerimi ve ayaklarımı oynatamıyordum. Etrafı göremiyordum. Terlediğimi hissettim. Neler oluyordu? Neredeydim ben?

"Sonunda kavuştuk sevgili kızım."

Duyduğum ses tonuyla tüylerim diken diken oldu. Ses oldukça fazla yankılanmıştı, nereden geldiğini anlayamamıştım.

"Oh Millie, seni ne kadar özledim bilemezsin."

"Anne?"

Gözümde hissettiğim ağırlığın yavaş yavaş indiğini hissettim. Göz kapaklarımı araladığımda önümde annem ve babamı gördüm.

"Nerelere kaçtın bakayım sen ha?"

Ses çok korkunçtu. Gözlerim doluyordu.

Babamın üstüne yürüdüğünü fark ettim. Arkadan abim ve ablamı da görmüştüm. Gözlerindeki hayal kırıklığını ve siniri görmemek elde değildi.

"Rahat bırakın beni!"

Birden altımdaki sandalye, kolumdaki ve ayağımdaki ipler yok oldu. Sürünerek geriye gitmeye çalıştım.

"Hayal kırıklığısın Millie."

"İğrenç birisin."

"Keşke seni hiç doğurmasaydım."

"Seni küçük orospu."

Gözlerimi ve kulaklarımı kapattım. Sesler her yerde yankılanıyordu. Boğazım sıkılıyormuş gibi hissediyordum. Tam o sırada önümde bir ayna belirdi. Ayağa kalkıp aynaya baktım.

Yüzümün her yeri yara bere içindeydi. Gözüm morarmıştı. Anlım ve burnum kanıyordu. Kollarımın her yeri kemer iziydi.

"Tiksiniyorum senden."

daddy issues | tom hollandHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin