Millie'den;
"Paris çok güzeldi ama evi özledim." dedi Tom telefonu kenara koyarken. Elimdeki dergiyi diğer koltuğa bıraktım ben de.
"Kesinlikle. Ev gibisi yok."
Havaalanına varmamıza az bir zaman kalmıştı tahminimce. Hemen uçağa binip, Londra'ya gidip, Charlie'ye Tessa'ya Sadie'ye sarılmak istiyordum.
"Sadie'yi özledim!" diye bağırdığımda Tom irkildi.
"Sakin ol Millie. Gidiyoruz işte. Kavuşursunuz."
Gülerek ona baktığımda trip atan ifadesini yerleştirmişti yüzüne. "Beni Sadie'den kıskanmayı ne zaman bırakmayı düşünüyorsun Bay Örümcek?"
"Sadie evlense bile kıskanırım tamam mı? Ayrıca şu an Örümcek-Adam modunda değilim. Nathan Drake ve Cherry karışımıyım."
"Diyorsun?"
"Evet. İzledin mi o filmleri?"
Başımı aşağı yukarı salladım. "Evet. Hala favorim Örümcek Adam."
"En seksi karakter hangisi?" dedi sırıtarak. Şımaracaktı ama olsun.
"Nathan sanırım. Oradaki vücudun çok iyi. Shop mu?"
Son söylediğim şey üzerine Tom dehşet içinde sol elini göğsüne koydu. "Ne münasebet!? Bu şahsıma hakarettir. Dava edeceğim sizi Bayan Brown."
Kıkırdadım ve Tom'un dizine koydum kafamı. Tom dudağını büzüp burnumu sıktı.
"Pisi pisi. Miyavla bakayım."
"Tabi, başka ne istersin? Temizlikçi elbisesi falan?"
Tom ufak bir kahkaha attı. "Tamam tamam." Hemen sonra elini yüzümde gezdirdi hafifçe. Gözlerimi kapattım.
O kabusu gördükten sonra Tom üstüme daha çok düşmeye başlamıştı. Benim için endişelendiğini anlıyordum ama bazen kendimi deli gibi hissediyordum ve bu berbat bir şey. Londra'ya döndüğümde terapiye gideceğimi söylemişti.
"Bana bakar mısın?" Gözlerimi açıp Tom'a baktım. Yüzüme yaklaştı ve anlımı öptü. Anlımdan başlayıp parmaklarıma kadar inen bir yangın vardı sanki bedenimde.
"Seni seviyorum ufaklık."
Bu cümlenin kalbimde bir yerlere işlediğini hissetmiştim.
"Geldik efendim."
Duyulan ses ile başımı Tom'un dizlerinden ayırıp saçlarımı düzelttim. Uyuşmuş bedenimi hareket ettirmeye çalıştım. Bu adam bana felç geçirtecekti sırf çekiciliği yüzünden.
***
"Tanrım! Sonunda! Ev!"
Evin önünde mutluluktan zıplarken Tom beni izleyerek yanıma geldi. Gerçekten evi fazlasıyla çok özlemiştim. Tamam Paris güzeldi ama ev işte.
"Hadi girelim. Üşüyeceksin." dedi çıplak kollarıma sert bir bakış atarken. Omuz silkip yanına gittim.
Kapının deliğine anahtarı geçirip çevirdi. Evden çıkmadan kilitlediğimizi hatırlıyordum. Hiç çevirmeden hemen açılması dikkatimden kaçmamıştı. Acaba temizlik falan mı yapılmıştı?
Karanlık evde ışığı açmak için anahtarı ararken birden oturma odasından gelen turuncu, hafif ışıkla irkildim.
"Tom? Hiç komik değil. Aç şu ışığı."
Ses gelmeyince o tarafa yürüdüm yavaşça. İçimdeki korkuyu bir kenara bırakıp oturma odasına girdiğimde o turuncu ışığın kaynağını ve aydınlattığı yüzleri görmüştüm.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
daddy issues | tom holland
General Fiction''seni seviyorum ufaklık.'' yas farki icerir!!! OKUMASANIZ OLUR MU COK CRINGE