1.6

1.1K 74 68
                                        

"Üç deyince arabadan oyalanmadan çıkıp restorana koşuyoruz tamam mı? Hatta sen çıkma ben gelip kapını açayım aynı anda uçalım."

"Korkutuyorsun."

"Korkmalısın da."

Dışarıdaki magazincilere baktım. Ne ara buraya gelmiş ve bizi bekliyorlardı anlamış değildim.

"Üç!"

Tom arabadan indi. Magazincilerin flaşlarıyla gözlerini kıstı ve benim tarafıma geldi. Kapıyı açtı, elini uzattı.

Titreyen elimi avucunun içine bıraktım.

Elimi kavradı ve beni çekti. Koşar adımlarla restoranta girdiğimizde nefes alabilmiştik.

"O da neydi öyle!"

"Flaşlar gözüme uçan tekme attı."

"Hoşgeldiniz Bay Holland ve Bayan Brown."

Birden nereden geldiğini anlayamadığımız garson konuşunca aynı anda irkildik.

"Sizi en güzel masamıza davet etmek isterim."

Tom'a baktım.

O da bana baktı.

"Geçelim o zaman."

Adam bizi üst kata, ardından oranın balkonuna çıkardı. Gerçekten de en güzel masa olabilirdi burası.

Restoran yüksekte olduğu için Londra'nın neredeyse her yeri görünüyordu.

Ben sandalyeyi çekmeye yeltenmişken benden önce biri çekmişti. O yöne döndüğümde Tom'un tatlı tebessümüyle karşılaştım.

Güldüm ve çektiği sandalyeye oturdum. O da hemen karşımdaki yerine geçti. Garson bize iki menü verip yanımıza ufak bir zil bıraktı. Sipariş vereceğimizde basacakmışız.

O menüyü incelerken ben onun değişen yüz ifadelerini izliyordum.

Çok şirindi.

"Beef Wellington alacağım ben." dedi kafası bana çevrilirken. "Sunday Roast çok güzeldir. İster misin?"

"Senin damak tadına uyan benimkine de uyar genelde. Olur."

"İçecek iki kırmızı şarap söylüyorum. Sen hiç içki içmedin değil mi?"

Başımı yavaşça sağa sola salladım. "Genelde 18 yaşına bastığı gibi alkol alırlar ama ben hep korktum."

"Yanında ben varım merak etme."

Yüzündeki sırıtış kork benden der gibiydi.

"Senden daha çok korkuyorum. O sinsi gülüş..." dedim gözüm kısıp ona yaklaşarak.

Kıkırdadı ve o da bana yaklaştı. "Ben de kendimden korkuyorum."

Tam aramızdaki mesafeyi kapatacakken yanımızdaki zile bastım.

Çın.

Pislik bir gülüş yüzüme yayılırken Tom geri çekildi ve bana seninle görüşeceğiz bakışı atıp arkasına yaslandı.

***

Tom'dan;

"Mükemmeldi."

"Babam gibi göbeğim çıktı."

Eliyle ağzını kapatarak güldü. Kısa bir sohbetin ardından hesabı ödeyip restoranttan çıktık.

Aslında magazincilere cevap vermek gibi bir niyetim yoktu ama çıkarabilecekleri haberleri düşündüm. Millie zaten bu konuda hassasken onu üzmelerini istemiyordum.

daddy issues | tom hollandHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin