Yaşadığım his tarif edilemezdi. Sanki başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüştü. Dilim tutulmuştu. Kalp atışım hızlanmıştı. Ama bu böyle gidemezdi. Millie'yi o adama bırakamazdım.
"Tom iyi misin? Tom?"
Telefonu indirip kırmızı tuşa bastım ve dış kapıya koştum. Kötü bir şey olduğunu anlayan kardeşlerim de arkamdan geliyordu.
Ellerim titrerken zar zor açtım arabayı. Sürücü koltuğuna atlayıp hemen çalıştırdım. Çocuklar da atlayınca oldukça hızlı bir şekilde Sadie'nin attığı konuma sürdüm. Kırmızı ışıkları umusamadan geçiyordum. Sam beni uyarıyordu ama umurumda değildi.
Yaklaşık iki dakika sürmeden gelmiştik konuma. Arabadan inip gözümle Sadie'yi aradım. Biraz ileride görünce yanına koştum. "Sadie iyi misin!?"
"Götürdü Millie'yi! Arabaya fırlattı. Vurdu ona!"
Duyduğum şeylerle ne kadar kanım donsa da duramazdım. Sadie'yi arabaya bindirip kendim de sürücü koltuğuna geçtim. Evlerinin yerini hatırlıyordum. Buna şükrederek hemen U dönüşü yapıp o sokağa doğru sürmeye başladım. Yanımda oturan Sam polisi arıyordu. Harry ağlayan Sadie'yi sakinleştirmeye çalışıyordu. Paddy ise ağlamak üzereydi.
Ben de öyleydim.
Bir kaç dakika sonra sokağa vardığımda teker teker evlere bakıyordum. Tanıdık gelen o yeşil evi görünce ani bir frenle durdurdum arabayı. Hızlıca çıkıp kapıya koştum.
"Aç kapıyı! Millie orada mısın? Millie!?"
İçeriden ses gelmeyince kapıdan bir kaç adım uzaklaştım. Derin bir nefes alıp kapıya sert bir omuz attım. Açılmamıştı. İkincisinde Sam'in yardımıyla kapı açılmıştı.
"Millie!? Nerdesin Millie!?"
"Millie!?"
Sam üst kata çıkarken bulduğum bodrum girişiyle hemen aşağıya indim. Oradaydı. Yerde. Burnu kanıyordu. Dudağı kanıyordu. Alnı yara olmuştu.
"Uzak dur seni pislik!?"
Millie'ye bakarken bana silah doğrultan adamı fark etmemiştim bile. O kadar öfkeliydim ki geri adım atmaya niyetim yoktu.
"Hayatımda gördüğüm en iğrenç insansın." diye mırıldandım. Adam attığı pis kahkahayla silahı yavaşça Millie'ye doğrulttu.
"Sakın! Sakın bunu yapayım deme, seni kendi ellerimle öldürürüm."
Bir şeyler bulmaya çalışıyordum. O silahı ondan almalıydım.
"Sen benden kızımı çaldın. O benim kızım. İstediğimi yaparım duydun mu beni!?"
"Yapamazsın."
"Yaparım!"
"Öyle mi?" Oynadığım filmlerden öğrendiğim bir hareketi yapacaktım. Adama hızlı bir haraketle yaklaşıp elindeki silahı yere düşürecek şekilde vurdum.
Olmuştu!
Silahı ayağımla uzağa itip önümdeki orospu çocuğuna bir yumruk indirdim. O sarsıntının etkisini atlatamamışken bir tane daha vurdum, ve bir tane daha. Ve bir kaç tane daha.
"Bay Holland! Lütfen bırakın adamı! Bay Holland!" Polislerin beni geri çekmesiyle yumruklamayı bıraktım. Gözüm dönmüştü. Eğer gelmeselerdi gerçekten öldürebilirdim.
Onlar adamla ilgilenirken ben sağa döndüm ve Millie'nin yanına koştum.
"Millie iyi misin!? Millie! Millie!"
Kucağıma alıp yüzünü kendime çevirdim. Gözü açıktı ama konuşmuyordu. Tir tir titriyordu. Yarım saattir tuttuğum göz yaşlarımı bırakarak ayağa kalktım. Yanıma gelen sağlık çalışanları yardımımla Millie'yi sedyeye yatırdılar ve yukarıya çıktılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
daddy issues | tom holland
Fiksi Umum''seni seviyorum ufaklık.'' yas farki icerir!!! OKUMASANIZ OLUR MU COK CRINGE