Evet. Üç günlük mükemmel tatilimiz sona ermişti. Karaya doğru gitmeye başlamıştı gemi. Zar zor da olsa görüyordum limanı.
"Seni çok özledim." dedim dudaklarımı büzerek. Karşıdan bir iç çekme sesi geldi.
"Ben de seni. Ne zamana evde olursunuz?"
Gözlerimi kısıp tahmin yapmaya çalıştım. "Git gel, yolculuk falan... 2 saat civarı bir şey sanırım ya."
"Oh, çokmuş. Her neyse benin kapatmam gerek, varınca hemen arıyorsun öptüm!"
"Görüşürüz." Yüzümdeki tebessüme engel olamadan kapattım telefonu. Ceketin yani Tom'un ceketinin cebine koydum. Hava soğumuştu ve rüzgar esiyordu. Bavuldan ceketimi almaya üşenip kenarda bulduğum Tom'un yağmurluk kumaş, siyah ceketini giymiştim.
Telefonu koyunca kollarımı korkuluklara koyup kafamı kollarıma koydum. Az da olsa sudaki balıkları görebiliyordum ve izlemek çok zevkliydi.
"Selamlar sana Moana."
Arkamı dönecekken yanıma oturan Harry ile kıkırdadım. "Selam."
"Nasılsın? Bugün biraz moralin düşük gibi."
Haklıydı. Döndüğümüz için mutsuzdum. Buraya geleceğimizi duyduğum andan beri yunusları görme hayali kurmuştum. Mükemmel canlılar. Ama bir tane bile yunus göremeden dönmek istemeden moralimi bozmuştu. Kendi kendime de sinirleniyordum. Onca şey yapmıştım ama ufacık bir şey için üzülüyordum. Nankör biriyim sanırım.
"Evet, döndüğümüz için mutsuzum." dedim denize bakmayı sürdürürken.
"Bir şey söyleyeceğim." dedi alaycı bir ses tonuyla. Ona döndüğümde yüzünün de pek farkı olmadığını gördüm. Kurnazca sırıtıyordu.
"Harry..."
"Ama söylemem gerek." Gülerek gözlerimi devirdim
"Sen herhangi bir durumda benim, Sam'in ve Paddy'nin kolunu tutuyorsun. Ama Tom'un direkt elini. Su altında da yapmıştın aynısını Tom'la birbirimize bakıp sırıtmıştık."
Başımı eğerek kıkırdadım. Yine haklıydı. Şöyle bir düşününce her fırsatta Tom'un elini tuttuğumu farkettim. Ama diğerlerine böyle yapmıyordum. İsteyerek değil, refleks olarak da yapmıyordum.
"Bu konuda haklısın." dedim utana sıkıla. "Bilmiyorum, onunla daha çok vakit geçirdiğim için sanırım."
Harry sırıtarak başını salladı. "Aynen kesin ondan."
Kaşlarımı çatarak omzuna vurdum. "Hey, neyi ima ediyorsun sen?" Kahkaha atarak geri çekildi.
"Neyi ima ettiğimi adın gibi biliyorsun Millie." Bön bön yüzüne baktım.
"Ondan hoşlanıyorsun!?"
"Hey!?"
Hemen etrafıma bakındım korkuyla. Tom'un etrafta olmadığını görünce derin bir nefes alıp Harry'e döndüm.
"Yok öyle bir şey Harry." diye mırıldandım anlımdaki hafif nemlenmeyi temizlerken.
"Bak."
"Neye?"
"Terledin. Gerildin. Elini ver." Benim uzatmamı beklemeden çekti ve avuç içime parmağıyla dokundu.
"Avuç içlerin de terlemiş. Bağırdığım an zaten hemen Tom'un gelip gelmediğine baktın. Basbaya seviyorsun kızım."
Gözlerimi kaçırıp ellerimle oynamaya başladım. Bilmiyordum. Biraz klasik olacak ama hiç birinden hoşlanmamıştım. Bilmiyordum nasıl olduğunu. Ama Tom olmamalıydı bu kişi. Aramızda yaş farkı vardı. O ünlüydü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
daddy issues | tom holland
General Fiction''seni seviyorum ufaklık.'' yas farki icerir!!! OKUMASANIZ OLUR MU COK CRINGE