Kapak tasarımı için panda1i1 'e çok teşekkür ederim :)
1795
İNGİLTERE-MANCHESTER
Her yıl olduğu gibi bu yılda kış tüm sertliği ile gelmişti. Şehirde yaşayanlar için kış eğlence demekti ama Manchesterda köylerde yaşayanlar için oldukça zor bir kış olacaktı. Kış Manchester köylüsü için çok zor geçiyor olsa da bu herkes için geçerli değildi. Campbell ailesinin kızları için kış, en güzel mevsimlerden biriydi.
Kasabanın dışındaki Campbell malikânesinin bahçesi bembeyaz karlarla kaplıydı. Bahçede adım atılacak yerin olmaması Campbell kızları için engel teşkil etmiyordu. Uzun etekleri, kalın paltoları ve eldivenleriyle karın içinde koşturmaktan büyük zevk alıyorlardı. Onları izleyen bir çift gözden habersiz doyasıya eğleniyorlardı. Az sonra yanlarına bir de erkek katılmıştı.
Lord Campbell, çalışma odasının büyük penceresinden sevgi ve gururlu gözlerle bahçede oynayan çocuklarını izliyordu. Zaman çok hızlı akıp gitmişti. Çocukları gözlerinin önünde büyümüş, genç birer kız ve erkek olmuşlardı. Onların hiçbir anını kaçırmamıştı. Doğdukları günleri daha dünmüş gibi hatırlıyordu. Onları rahat yaşatabilmek için elinden geleni yapmış ve yaşamının sonuna kadarda yapmaya devam edecekti.
Leydi Campbell, çalışma odasından içeri girdiğinde kocasını, yine, pencerenin önünde dışarıyı izlerken buldu. Yavaşça yanına yürüdü ve elini kocasının büyük avucunun içine bırakıverdi. Elinde hissettiği tanıdık sıcaklıkla arkasını dönen Lord Campbell karısının güzel yüzüne gülümseyerek baktı ve onu kendi yanına, pencerenin önüne çekti.
-"Şunlara bak Lizzy! Ne kadarda mutlular."
Leydi Elizabeth sevecen gözlerle karların içinde oynayan çocuklarına baktı.
-"Evet, çok mutlular." diye yanıtladı kocasını sonrada.
Lord Campbell bir süre daha pencerenin önünde dikildikten sonra arkasını dönüp çalışma masasının arkasındaki büyük koltuğa gidip oturdu. Artık yaşlanmıştı ve bu kadar uzun süre ayakta durmak onu yoruyordu. Hayat arkadaşının bir derdi olduğunu anlayan Leydi Elizabeth, çalışma masasının karşısındaki koltuklardan birine oturdu. Asil biri olduğu oturuşundan bile anlaşılan Leydi Elizabeth, kocasının ona baktığından habersiz eteklerini düzeltiyordu. Başını kaldırdı ve kendisine bakmakta olan kocasına gözlerini dikti.
-"Seni dinliyorum Louis."
Lord Louis anlamayan gözlerle karısına bakınca, Leydi Elizabeth açıklama gereği duyarak konuştu.
-"Canını sıkan şeyin ne olduğunu öğrenmek istiyorum."
Bu kadına hayran olmamak işten bile değildi. Kocasının tek bir hareketiyle canının sıkkın olduğunu anlamış ve onun sıkıntısını paylaşmaya hazırdı. Lord Campbell hayran gözlerle karısına bakarken Leydi Elizabeth onu, bir an önce anlatmaya başlaması için uyardı.
-"Artık yaşlandım Elizabeth."
-"Bende yaşlıyım Louis."
-"Beden olarak yaşlandım evet, ama ruhumda yaşlandı Elizabeth. Artık yaşamayı istemiyor gibi, bilmiyorum."
Leydi Elizabeth, zarifçe oturduğu koltuktan kalktı ve kocasının yanına gitti. Koltuğun kolçaklarında duran kocasının ellerinden birini tuttu ve yüzüne, tam gözlerinin içine baktı.
-"Beni bırakıp hiçbir yere gidemezsiniz lordum. Hem daha çocuklarımızı evlendirmemiz ve onların mutlu bir yuva kurduklarını görmemiz gerekiyor. Onlar bu evden gittikten sonra, yalnızlığımızın tadını çıkaracağız sizinle ekselansları. Bunları bana evliliğimizin ilk gününde söz vermiştiniz. Şimdi sözünüzü tutmalısınız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEBEĞİN ÖMRÜ
Historical FictionBeş yıl öncesini hatırlayan insan sayısı bir elin parmağını bile geçmemektedir. Hatırlayanlar ise konuşmak istemez bir ailenin yok oluşunu ve dağılışını. Fakat Campbell ailesinin çocukları geçmişte yaşananları hala ilk günkü gibi hatırlarlar. Bu üç...