8

8.3K 529 13
                                    

Keyifli okumalar...


Evleneli bir hafta olmuştu ama Victoria için bir yıl gibiydi. Bu büyük evin içinde bütün gün oturmaktan başka bir şey yaptığı yoktu. Bazen odasında oturup dikiş dikiyor, bazende evin büyük kütüphanesinde kitap okuyarak vakit geçirmeye çalışıyordu. Bu evin hanımıydı ama evle ilgili kararları Leydi Elena'ya soruyorlardı. Kendisine karşı saygıda kusur etmiyorlardı ama o, böyle yaptıkları zaman kendini dışlanmış gibi hissetmekten alıkoyamıyordu. David ile düğün gecelerinden beri konuşmamışlardı. Sabahları kahvaltılarında ve akşam yemeklerinde görüyordu onu sadece. O akşam kendisine söyledikleri kulaklarından gitmiyordu. Ne zaman aklına gelse söylenmekten kendini alamıyordu. Leydi Elena burada olsa da Âlice kendi evlerine gitmişti iki gün önce. O gidince ev iyice sessizliğe gömülmüştü.

Okuduğu kitaptan başını kaldırarak pencereden dışarı baktı Victoria. Yine kar yağıyordu. Kendisi için bir zamanlar muhteşem olan bu doğa olayı artık o kadar ilgisini çekmiyordu. Nefret bile ediyor denebilirdi. Kış bitene kadar evden dışarı çıkmayı düşünmüyordu ama burada böyle oturarak güvelenmeyi göze alamıyordu. Kitabın kapağını kapatarak ayağa kalktı ve kütüphanedeki yazı masasının başına geçti. Sandalyeye oturarak çekmecelerin birinden kâğıt kalem çıkardı ve kardeşi Hailey'e kısa bir mektup yazdı. Mektubu koyduğu zarf ve kitapla birlikte kütüphaneden çıktı.

Merdivenlerden inerken aşağıdan sesler duymuştu. Birileri hararetli bir şekilde konuşuyordu. Merdivenlerin sonuna geldiğindeyse konuşanın Âlice olduğunu gördü. Üzerindeki kalın pelerini çıkartırken uşakları Finch'e bir şeyler anlatıyordu. Gülümseyerek yanlarına gitti.

-"Hoş geldin Âlice."

Âlice yanlarına gelen Victoria'yı görünce Finch ile konuşmayı bırakıp Victoria'ya sarıldı. Bu kızı ilk gördüğü andan beri seviyordu. Belki bu sevgi abisiyle evlendikten sonra biraz daha artmış olabilirdi ama bu durum onu sevdiğini değiştirmiyordu.

-"Merhaba Victoria. Nasılsın?"

Victoria, Âlice'in heyecanlı sarılışına karşılık verirken gülümsüyordu. Bu kızı iki günde bu kadar çok özleyeceğini düşünmezdi.

-"İyiyim Âlice, sen nasılsın? Hadi gel içeri geçelim."

Victoria Âlice'i içeri doğru yönlendirirken kardeşine göndermesi gereken mektup aklına geldi. İçeri girmeden uşak Finch'e mektubu verdi ve Âlice'in arkasından yürüdü. Gürül gürül yanan şöminenin karşısındaki koltuklara geçerek oturdular.

-"Evde canım çok sıkıldı yalnız başıma. Bende buraya geldim, sana arkadaş olmak için."

-"Çok iyi yapmışsın. Çok sevindim gelmene."

İki genç kız konuşurken odanın kapısı büyük bir gürültüyle açıldı ve içeri David girdi. Kardeşinin geldiğini çalışma odasının penceresinden görmüştü ve onu karşılamak için odasından dışarı çıkmıştı. Merdivenlerin başına geldiğinde karısının kendinden önce davrandığını ve kardeşini karşıladığını gördü. Yanlarına inmeden onları uzaktan izlemeyi tercih etmişti. Kendisinin yanında gülmeyen güzel karısı, kardeşini gördüğünde yüzünde büyük bir gülümseme oluşmuştu. Bu durum genç adamın canını sıkıyordu. Kendisine de böyle gülmesini istiyordu ama genç kız onu gördüğünde bütün soğukluğu ile selam verip yanından geçip gidiyordu.

Düğün günlerinde aralarındaki buzları biraz olsun kırdıklarını düşünmüştü genç adam. Ama o akşam olanlar tam bir faciaydı onun gözünde. Söylemek istemediği şeyleri söylemiş ve genç kızın kalbini kırmıştı. Büyük bir suçluluk dalgası vücuduna yer edinmişti o akşamdan sonra ve Victoria'yı ne zaman görse kendini hatırlatıyordu. Şimdi merdivenlerin yukarısından onu izlerken de aynı şey oluyordu. Victoria'nın Âlice'i içeri yönlendirip kendisinin uşağa bir mektup verdiğini gördüğünde kaşlarını çattı. O mektupta neyin nesiydi öyle? Kime gönderiyor olabilirdi ki? Uşağın arkasından hızlı adımlarla merdivenleri indi ama yetişemedi. Adam çoktan arabaya binerek uzaklaşmıştı. Dişlerini sıkarak kendine sakin olmasını söylerken içinden bir yerlere yumruk atma isteğine karşı gelmeye çalışıyordu.

KELEBEĞİN ÖMRÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin