Keyifli okumalar...
Rahibin yanında dikilen genç adam birazdan gelini olacak kızın gelmesini bekliyordu mihrabın önünde. İçinde adını koyamadığı bir heyecan vardı ve bunu o kızla evlenmesine bağlamak istemiyordu nedense. Özellikle reddetmek istiyordu. Fakat olaylar onun istemediği şekilde gelişmeye başlamıştı bile. Mihrapta dikilirken aklındaki tek şey Victoria'nın yaşlarla bulanmış yeşilleriydi. Bu evlilik saçmalığının ortaya çıktığı gün, annesi tarafından, Madam Royce'un terzisine çağırılmıştı.. Ama öyle bir karşılaşma beklemiyordu. O gün ona ilk defa dokunmuştu. Parmakları yüzüne değdiğinde ateşe değmiş gibi yanmışlardı. O tek damla yaş ise serinliği olmuş, kalbine doğru akıp gitmişti sanki.
Çok değil, bir hafta öncesine ait anları hatırladıkça gülümsemesi yakışıklı yüzüne yayılıyordu. Onu güldüğünü gören rahip ise bu gülümseyişin sebebini heyecanına yoruyordu. Hâlbuki David'in içinde en küçük bir heyecan kırıntısı bile yoktu. Bu nikâh merasiminin bir an önce bitmesini istiyordu sadece. Yapacak işleri, okuyacak evrakları vardı. Bakışlarını kilisenin girişine çevirdiğinde hala daha gelenlerin olduğunu gördü. Yeterince kalabalık değilmiş gibi içeriye girip birbirlerini sıkıştırmaya devam ediyorlardı. David bu duruma gözlerini devirerek kalabalığa arkasını döndü.
Victoria ise kilisede bulunan odalardan birinde sıkıntıyla oturuyordu. Yanındaki anne kız ona ne kadar sakin olmasını telkin etseler de bunu başaramayacağını biliyordu. Başını kaldırıp hemen yanında oturan kardeşine baktı. Bugün çok sessizdi. Normalde de fazla konuşmazdı ama bugün her zamankinden daha sessizdi. Elini uzatarak Hailey'nin elini tuttu ve hafifçe sıktı.
-"İyi misin?" diye yavaşça sordu.
Hailey ise kafasını sallamakla yetinmişti. Ablası evleniyordu. Nasıl iyi olabilirdi ki? Evet, ablasının evlenmesi kötü bir şey değildi ama artık beraber yaşayamayacaklarını bilmek Hailey'i çok üzüyordu. Ablası onun ikinci annesiydi. Anne babası öldüğünde, Victoria onun küçük annesi olmuştu. Bütün kederini, mutluluğunu onunla paylaşmıştı bu zamana kadar. Ama şimdi o gidiyordu ve Hailey tek başına kalmaktan korkuyordu.
-"Sen evleniyorsun." dedi kırık bir sesle.
-"Evet tatlım."
-"Artık beraber yaşayamayacağız." derken sesi dahada düşmüştü.
Victoria cevap vermeden kardeşine baktı. Hailey kendisinden tamamen farklıydı. Üzüntüsü ve sevinci kendisini her şekilde belli ediyordu. Şimdiyse onun artık evde olmayacağına üzülmüştü.
-"Bu cümle, ölüyor muşum gibi kuruldu sanki biraz. Sence?"
Gülümseyerek kardeşinin yüzüne bakmıştı. Moralini azda olsa düzeltmek istiyordu.
-"Öyle değil aslında."
-"Evleneceğime bu kadar üzüleceğini bilseydim eğer asla kabul etmezdim."
Hailey hevesle başını kaldırmıştı Victoria'nın söylediğinden sonra. Gözleri parlayarak bakıyordu şimdi ona.
-"Gerçekten mi?"
-"Evet." diyen Victoria bir yandan da başını sallıyordu yanıtını desteklemesi için.
-"O zaman vazgeç. Bak ne kadar üzülüyorum."
Dudağını aşağıya sarkıtan kardeşine sevgiyle baktı Victoria.
-"Üzgünüm tatlım artık çok geç. Hem bu kadar insana ayıp olmaz mı?"
Kaşlarını çatarak başını önüne eğen Hailey bana ne dercesine omuzlarını silkmişti. Kabullenmek istemiyordu.
-"Evlenmeni istemiyorum. Hem sen gidince ben kiminle konuşacağım? Gece korkunca kime sarılıp yatacağım? Beni hiç düşünmüyorsun." derken yaşlar mavi gözlerini kaplamıştı bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEBEĞİN ÖMRÜ
Fiction HistoriqueBeş yıl öncesini hatırlayan insan sayısı bir elin parmağını bile geçmemektedir. Hatırlayanlar ise konuşmak istemez bir ailenin yok oluşunu ve dağılışını. Fakat Campbell ailesinin çocukları geçmişte yaşananları hala ilk günkü gibi hatırlarlar. Bu üç...