Keyifli okumalar...
Yolcularını taşıyan ve bir düklüğe ait olduğunu belli eden gösterişli araba, büyük taş yapının önünde sarsılarak durdu. Arabanın içinden çıkan çift meraklı gözlerle çevrelerine bakıyorlardı. Victoria karşısında duran ihtişamlı yapıya anlamaya çalışır gibi bakıyordu. Burasının kendisine kaldığını belirten bir mektup almış ve aynı gün David ile yola çıkmışlardı. Gelen mektupta isim veya herhangi bir adres yoktu. Bu yüzden iki gün süren bir yolculukla buraya gelmişlerdi.
Ani yolculuk kararı ile hazırlanmaya başlayan Victoria bir an için Âlice'in yarın kahvaltı için geleceğini ve Lillianna'nın kardeşinin davetini unutmuştu. Bunlar aklına geldiğinde ise çok geçti. Lillianna'ya gelemeyeceğine dair kısa bir pusula yazdı. Tabi bu pusulada gelen mektuptan ve miras kalan kaleden bir cümle içinde bahsetmişti. Lillianna'nın kendisini anlayacağına ve darılmayacağına olan güveni ile pusulayı Finch'in eline tutuşturarak dışarıda kendisini bekleyen David'in yanına koşturmuştu.
Yol boyunca çok fazla konuşmayan Victoria kendisine gönderilen mektubu düşünüyordu. Kim neden ona miras bırakmak isterdi ki? Hem de bir kaleyi! İki gün süren yolculuklarında konakladıkları handa David'e sarılarak bütün kötü düşüncelerinden kurtulmak istemişti Victoria. David ise gönüllü razı olmuştu bu kurtarıcılığa. Şimdi ise önünde dikildikleri kaleye meraklı gözlerle bakıyorlardı. Yanlarına otuzlu yaşlarının sonunda tombul bir kadın yaklaştığında iki gençte gözlerini onun üzerinde sabitlediler. Tombul kadın David ve Victoria'yı meraklı gözlerle süzmüş, tekrar Victoria'ya baktığında ise yüzünde kocaman bir gülümseme peyda olmuştu. Adımlarını hızlandırarak Victoria'nın yanına geldiğinde ellerine sarıldı ve gülerek konuşmaya başladı.
-"Geldiniz. Ah Tanrım! Geldiniz."
Victoria ellerine sarılan bu tombul kadına bakıyordu merakla. Kendisini nereden tanıyordu ki? Ellerini yavaşça kadının ellerinden çekti ve geldiğinden beri sessizce duran kocasına baktı. David bir dağ gibi Victoria'nın arkasında dikilmiş, çatık kaşlarla yanlarına gelen kadına bakıyordu. Kendisine çatık kaşlarla bakan genç lordu gördüğünde bir adım geri çekildi.
-"Affedersiniz leydim. Böyle davranmamalıydım. Bağışlayın lütfen." diyerek selam vermek için eğildiğinde bu sefer Victoria kadının ellerini tutarak eğilmesine engel oldu.
-"Buna hiç gerek yok hanımefendi. Kimsiniz siz? Beni nereden tanıyorsunuz?"
-"Adım Regina ekselansları. Sizi nasıl tanıdığımı ise benim anlatmam uygun olmaz."
Adının Regina olduğu öğrendiği kadına şaşkınlıkla bakan Victoria geri çekilerek David'e sokuldu. Regina ise yüzünde bariz bir şekilde belli olan mutlulukla genç kıza bakıyordu. 'Sizi nasıl unuturum. Biricik hanımımın güzel kızını asla unutmam.' Aklından bu düşünceler geçerken ağzından dökülenler tamamen farklıydı.
-"Bizi yetkili biriyle görüştürebilir misiniz?" diyen David geldiğinden beri ilk defa konuşmuştu.
Regina heyecanla başını salladı.
-"Tabi. Bu taraftan. Beni takip edin lütfen." diyen yaşlı kadın bir yandan da eliyle yol gösteriyordu.
Büyük ve düz bir arazi üzerine inşa edilmiş olduğu ilk bakışta fark edilen taş yapı, dışarıdan bakıldığı anda hayranlık uyandıracak bir güzellikteydi. Araba yolunun iki tarafına da belirli aralıklarla dikilen ağaçlar kaleye ayrı bir güzellik katmışlardı. Victoria kapıya ilerleyen çakıl taşlı yolda ilerlerken sağ tarafında uzanan büyük alana bakıyordu. Baharda yemyeşil çimlerle kaplı bir alan olduğunu tahmin ettiği açıklık kar nedeniyle bembeyaz bir örtüyle kaplanmıştı. Başını çevirerek önüne döndüğünde kapıya gelmiş olduklarını fark etti. Derin bir nefes alarak işlemelerle kaplı büyük kapıdan geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEBEĞİN ÖMRÜ
Tarihi KurguBeş yıl öncesini hatırlayan insan sayısı bir elin parmağını bile geçmemektedir. Hatırlayanlar ise konuşmak istemez bir ailenin yok oluşunu ve dağılışını. Fakat Campbell ailesinin çocukları geçmişte yaşananları hala ilk günkü gibi hatırlarlar. Bu üç...