20.06.2015
"Bir planın var mı?" diye sordu benden kilometrelerce öte de -hattın diğer tarafında-olan Beatrix.
"Hayır, bir planım yok. Yurda gidip ders çalışacağım." derin bir nefes alıp park alanına koyduğum bisikletime ilerlemeye başladım. "Daha sonra ise uyuyacağım."
"Ya da bunları yapmak yerine birkaç saat sonra olucak olan mezuniyet balosuna gelebilirsin, Summer." gözlerimi devirip çantamı bisikletimin sepetine koydum.
"Bunu konuştuğumuzu sanıyordum, Beatrix. Burada mutluyum ve okuyacağım üniversitedeyim. Yani buraya gelebilmek için çok uğraştım." yan tarafımdaki banka oturup hattın sessizliğiyle yalnız kaldım.
"Perişan." dedi Beatrix sıkkın bir ses tonuyla.
"Kim?" diye sordum umursamaz bir şekilde.
"Luke." söylediği ismi duyunca kalbim duracakmış gibi oldu. Sadece uzun zamandır bu ismi duymuyordum. Sanki artık bana yabancı gibiydi bu isim.
Kafamı kaldırıp etrafı inceledim.
Ve onu gördüm. Giydiği takım elbise bedeniyle uyum içindeydi. Ayrıca converse'leri resmiliği bozuyor bunun yerine onu daha tatlı yapıyordu.
Elindeki beyaz gül ise onun neden burada olduğunu açıklıyordu.
Bakışlarımız buluştuğunda oturduğum yerden kalkıp yavaş adımlarla ona ilerledim. O ise benim aksime daha hızlıydı.
"Luke."
"Evet doğru duymuşsun. Luke'tan bahsediyorum, Summer." telefonun açık olduğunu ve Beatrix'in hala konuştuğunu tamamen unutmuştum bu nedenle telefonu hemen kapatıp tekrar Luke'a konsantre oldum.
"Burada ne işin var?"
"Senin için geldim." diliyle dudağını ıslattığında bir daha bu hareketi yapmamasını diledim. Çünkü bu içimde onu öpme isteği uyandırıyordu."Yani seni almaya geldim."
"Luke, gelemem." bana biraz daha yaklaşıp çenemi tuttu ve gözlerimi gözlerine kitledi.
"Neden?"
"Eğer gelirsem bir daha geri dönemem. Biliyorsun..."
"Sorun değil, Summer." dedi. "Aramızda 349 kilometre olsa bile ben seni yine de sevebilirim."
Gülümsedim. Alnını alnıma dayadı. O an sıcak nefesini yüzümde hissettim.
"Seni hak etmiyorum. Benim için yaptığın şeyler çok fazla." ondan birazcık uzaklaştım. "Şuraya bak. Benim için Manchester'a geliyorsun ve hiç koşulsuz beni seveceğini söylüyorsun."
"Ben sadece olması gereken şeyi yapıyorum." omuz silkip sırıttığında kendimi tutamayıp gülümsedim. "Ayrıca bana buraya geleceğini söyleyemediğin için partide kavga ettik. Biliyorum çünkü, Beatrix bana Washington State'i istemediğini söyledi." tam bir şey söyleyecektim ki, lafımı böldü. "Bunu söyleyemediğin için partiden ayrılmamı bahane bilip sorun çıkardın."
"Özür dilerim, Luke." beni kendine çekip kollarını etrafıma dolladı. Bende ona karşılık verdim.
"Asıl ben özür dilerim. Biliyorum çalışmaktan ve yoğun olan işlerimden sana ve özel hayatıma özen gösteremiyorum. Ama artık öyle olmayacak."
Ondan ayrılıp yine gözlerine baktım.
"Yine de burada kalmam gerekiyor."
"Sadece bu gece ve mezuniyet töreni için benimle gelemez misin?"
"Bir şartla." gülümsedim ve ifadesini inceledim.
*
Nihayet üç saatin sonunda arabayla Londra'ya vardığımızda Luke yine saatlerdir söylediği cümleyi dile getirmişti."Bu tişörtü ne zaman yaptırdın?"
"Çıkmaya başladıktan bir ay sonra yaptırmıştım. Sadece sana vermek için böyle bir zamanı bekliyordum." gülümseyip kemerimi çözdüm ve beraber arabadan indik.
Tişörtte 'LUKE SUMMER'I SEVİYOR.' yazıyordu. Bunu Luke'a giydirdim çünkü eğer Skylar'ı görürsem hala Luke'un bana ait olduğunu bilmesini istedim.
"Bunu neden giydim?" üzerindeki takım elbise ceketini iliklemeye çalışırken onu durdurdum.
"Sakın ceketini ilikleme. Skylar'ın bunu görmesini istiyorum. Senin hala bana ait olduğunu bilmeli." kaşlarını kaldırıp bana baktı. "Yani senin bana ait olduğunu bilmeye hakkı var öyle değil mi?"
"Hı hı..." bakışlarını üzerinde hissettiğimde ona arkadaki binayı gösterdim.
"Gidelim mi?"
"Bir dakika. Sana bunu vermeyi unuttum." arabaya ilerleyip arka kapıyı açtı ve bir şey alıp tekrar yanıma geldi.
Gülümsedim ve elindeki güle baktım.
"Neden bir tane ve beyaz?" gülü elime tutuştururken bir cevap vermesini bekledim.
"Çünkü beyaz, aşkımız gibi saf ve temiz." gülümsedi.
"Bir tane çünkü, sende benim için teksin."
"Sanırım ben burada değilken biraz kitap karıştırmışsın." dediğimde beni öpmeye yeltendi, fakat bunu gerçekleştiremedi. Çünkü arkamızdan Beatrix'in cıvıldayan sesi duyuldu.
"Summer!" yanımaza ulaşıp bana sıkıca sarıldığında diğerlerininde burada olduğunu gördüm.
"Dostum, Skylar'ı görmeliydin! 2 şişe biranın hepsini kafasına dikti. Hem de hiç aralıksız!" dedi heyecanlı bir şekilde Calum.
"Şu an onu görmelisin." Michael onu kolundan tutup çekiştirirken Calum'da Michael'a yardım etti.
"Luke!" diye seslendim ona. Arkasını dönüp bana baktı. "Sakın ceketini ilikleme."
Selam ^.^ Merak etmeyin bundan sonra yeni bölümler daha hızlı gelecek. Sadece yorum yapıp oy verirseniz çok mutlu olurum...
Seviliyorsunuz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Summer Rain
FanfictionAşkı ararken yağmura yakalanmanın hikayesi... Bu kitap kendi şahsıma aittir ve benim iznim olmadan başka bir sitede yayınlanamaz.Tüm Hakları Saklıdır. ®