6.Bölüm

100 11 3
                                        

"O gerçekten harika biri. Onu seviyorum." dedi Ashton hayallere dalarmış gibi iç çekerek. Birkaç saattir onu ve sevgilisinin arasındaki saçma 'aşk' bağı hakkında konuşuyorduk. Daha doğrusu konuşuyordu. Biz ise ara-sıra söylediği şeylere onaylayıcı sesler çıkartıyorduk.

Michael ve Beatrix ise masanın en kenarında durmuş beraber ponylere bakıyorlardı. Evet PONY. Bazen onları anlamakta zorluk çekiyorum. Ama çok tatlılar. En çokta pony fotoğrafı açtıklarında ikisinin birbirlerine bakıp değişen yüz ifadeleri görülmeye değer bir şey.

"Pekala, Ashton. Sana mutluluklar. Şimdi," diye lafa atıldı Calum. "Grubumuzun ismini size söylemeyi unuttuk."

"Zaten sabahın köründe o yüzden gelmiştiniz değil mi?" zayıfça gülümsedim.

"Evet." dedi benimkinden kat ve kat tatlı gülümsemesiyle. Bu arada sanki bir boşluk vardı. Kimse beni rahatsız etmiyor ve sarkmıyordu. Masadakileri incelediğimde Luke'un burada olmadığını fark ettim. Neredeydi? Bir dakika onu neden umursuyorum ki? Hayır bu çok saçma. Çok çok saçma!

"Calum, bu şeref bana aittir." diye cıvıldadı Michael. Calum ve Luke'un arasına girdi ve yüzünü aydınlatan gülümsemesiyle hepimizin ifadesini inceledi. Omzumda hissettiği  elle irkildim. Luke olduğunu düşünüp heyecanlandım ama meğersem Beatrix yanıma gelmiş.

"Evett, şimdi hazır olun!" merakla Michael'a bakıyorduk. "Michael ve Ponyler!"

Ağzımız açık kalmıştı. O şaka yapıyordu değil mi?

"Dostum, eğer bu ismi koyarsak piyasada müzik grubu kalmaz, sayende herkes işinden istifa eder. Ayrıca bu ismi seçmemiştik." dedi hala şaşkın bir şekilde Calum.

"Ama pony-." Beatrix Michael'ın lafını yarıda bölerek yanına gitti. Michael'ın yüz ifadesi aynı küçük bir çocuğunkiyle aynıydı.

"Bebeğim, hadi gel ve beraber gidip kafeteryadan bir şeyler alalım."Beatrix kalkması için yardım etti ve beraber kafeteryaya gittiler. Giderken Michael'ın yüz ifadesi hala üzgündü, hatta dudak büküyordu.

"Benimde gidip dolabımdan birkaç kitap almam lazım." oturduğum yerden kalktım ve çantamı omzuma taktım.

"İyi ama daha ismimizi söylemedik." dedi Ashton.

"Sonra konuşuruz. Görüşmek üzere." ikisine el salladım ve okul binasına girip, uzun koridorda yürümeye başladım. Etrafta derse yetişmeye çalışan öğrenciler vardı. Diğer bir yarısı ise arkadaşları sandığım kişilerle beraber yürüyorlardı. Etraf sessizdi diyebilirim. Genelde böyle olmaz.

Dolabımın önüne geldiğimde kilidi açıp kitaplarıma baktım. O sırada tahmin edin kimi gördüm. Luke. Bir kız ile konuşuyordu. Dolaba dayanmıştı. Kızı etkilemeye çalıştığı belliydi. Parçalara bölünmüştüm. Bir yanıma ona öfkeli ve kızgındı. Diğer yanıma onu oradan almam gerektiğini söylüyordu. Bir diğer yarım ise kızı kıskanıyordu.

Bir dakika kıskanıyor muydum?! Hayır bu gerçek olamaz. Bu ben değilim. Şuan olmadığım biri gibiyim.

"Selam, benim hiç yanıma uğramayıp nasılsın diye sormayan, canım arkadaşım."sesle irkildim. Dönüp benimle konuşan kişi baktım. Kızgındım ve öfkemi Colin'den çıkartabilirdim.

Kaşlarımı çattım ve tekrar Luke'a dönüp, kızı etkileme çabalarını izlemeye devam ettim. Bir yandan da kitaplarımı çıkartıp Colin'in eline tutuşturuyordum. Sanırım fazla sert bir şekilde eline tutuşturuyordum. Bunu anlamama yardım eden şey acıyla inlemesiydi. Hışımla dolabı kapadım ve Colin'in elinden kitaplarımı aldım.

"Hepiniz aynısınız! Enteresan yaratıklar." dedim dişlerimin arasından ona bakarken. Hızlıca bulunduğumuz yerden uzaklaşmaya başladım.

"Hey! Kötü bir şey mi dedim? Summer, bekle!" diye bağırdı arkamdan koşarken. Onun yanında üzgün olmak istemiyordum. Ona haksızlık yapıyordum ama şuan iyi bir zaman değil.

Oy ve yorumlarınızı unutmayın :)))

Summer RainHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin