19.Bölüm

89 10 8
                                    

"Başlangıçlar güzeldir, bitişlerse zor... Tanışmalar heyecanlı ve umutlu, ayrılışlar ise acı. Beni ve sanıyorum ki tüm arkadaşlarımı şu günlerde hüzünlendiren bir dönemdeyiz. Hayatımızın bir sayfasını acı tatlı anılarla kapatırken diğer sayfasını yeni beklentiler ve umutlarla açıyoruz. Hepinize çok teşekkür ederim." Beatrix konuşmasını bitirdiğinde salondaki herkes ve -ben- onu alkışladık. Yanımda oturan Michael'a dönüp kulağına yaklaştım.

"Luke nerde?"

"Tiyatro salonunda. Buraya gelmek istemiyor." dediğinde oturduğum yerden kalktım.

"Gidip ona baksam iyi olacak." beni onaylarcasını başını salladı ve nihayet kürsüden inip yanımıza gelen Beatrix'le konuşmaya başladı.

Hızlı adımlarla salondan çıkıp uzun koridorda yürümeye başladım. Koridordaki tek ses görevlilerin bu hafta daha yeni tezmizlediği zemine çarpan ayak seslerimdi. Fakat tiyatro salonuna yaklaştıkça gitar sesini de işitebiliyordum.

Yavaşça geniş kapıyı aralayıp Luke'un içeride ne yaptığına baktım. Sahnenin kenarına oturmuştu. Kucağındaki gitarı çalıyor ve ara-sıra önündeki deftere bir şeyler yazıyordu.

Six weeks since I've been away

(Altı haftadır senden uzağım)

You are sayin' everything has changed

(Sen her şeyin değiştiğini söylüyorsun)

And I'm afraid I might been losing you

(Ve ben seni kaybetme ihtimalinden korkuyorum)

Now every night that I spend alone

(Şimdi geçirdiğim her yalnız gecede)

Gets me thinking of you on your own

(Kendimi seni tek başına kalmış olduğunu düşünürken buluyorum)

And I wish that I was back home next to you

(Ve keşke eve dönüp senin yanında olabilseydim)

İçeri girip sessizce kapıyı kapattım ve yavaş adımlarla Luke'a ilerlemeye başladım.

Oh everyday

(Ah her gün)

You feel a little bit further away

(Biraz uzaktaymışsın gibi hissediyorsun)

And I don't know what to say

(Ve ben ne diyeceğimi bilmiyorum)

Are we wasting time talking on a broken line

(Biz kesik bir hatta konuşarak zamanı boşa mı harcıyoruz?)

Telling you I haven't seen your face in ages

(Yıllardır senin yüzünü görmediğimi söylüyorsun)

I feel like we're as close as strangers

(Yabancılar kadar yakın olduğumuzu hissediyorum)

Won't give up even though it hurts so much

(Çok acıyor olsa bile vazgeçmeyeceğim)

Every Night I'm losing you in a thousand faces

(Her gece seni binlerce yüzün içinde kaybediyorum)

"Güzel şarkıymış." kollarımı göğsümde kavuşturup onun karşısına oturdum. Bakışlarını önündeki defterden kaldırıp bana çevirdiğinde kızarmış gözleriyle karşılaştım.

Ona ne olmuştu?

"Her şey yolunda mı?" deyip ona biraz daha ona yaklaştım. Gitarını kenara koyup aramızdaki mesafeyi kapadı.

"Hayır, değil." ellerimi tutup parmaklarımla oynamaya başlayınca canının bir şeye sıkkın olduğunu ve nedenini bilmediğim şeyin onu yıktığını anlamam fazla zamanımı almadı.

"Sorun ne? Penanı falan mı kaybettin?"

"Hayır." dedi gözlerini gözlerime kitlerken. "Kalbimi ve aklımı kaybettim."

Birkaç saniye durup aklımdaki kelimeleri birleştirdim ve bir cümle oluşturmaya çalıştım.

"Bu iki önemli şeyi bulmak biraz zor olacak gibi." hafifçe gülümseyip Luke'un yüzündeki ifadeyi inceledim. Sanki parçalara ayrılmış gibiydi. Bir tarafı üzgün, bir tarafı kırılmış, bir tarafı kızgın...

Onun duygularını çözmekte zorlanıyordum doğrusu.

"Anlamıyorsun." elimi bırakıp ayağa kalktı ve yavaşça sahnenin tam ortasına yürüyüp bana doğru döndü. "Burada kalmanı sağlamaya çalışamıyorum, çünkü eninde sonunda gideceğini biliyorum."

Onun gibi ayağa kalkıp aramızdaki mesafeyi korudum.

"Kalmamı sağlamaya çalışma zaten."

"Senden ayrı kalmanın ne kadar acıttığı ve beni üzdüğü gerçeğini kabullenemiyorum, Summer." ses tonunun biraz önceye göre yükseldiğini fark ettim.

"Kabullenme." birkaç adım daha ona yaklaştım ve derin bir iç çektim. "Mezun oluyoruz, Luke. Şu an bunları konuşmak için doğru bir zaman değil."

"Peki." dedi imalı bir şekilde. "Ne zaman konuşacağız?"

"Benden ne dememi bekliyorsun? Senin için yaptığım şeyler yetmiyor mu? Kusura bakma ama ben buyum."

"Sen nesin?"

"Senin için değişen ve değer verdiği bir şeyi korumaya çalışan biriyim." birkaç dakikalık sessizliğin ardından Luke bana yaklaştı ve diliyle dudağını yaladı.

"Özür dilerim... Ben iyi hissetmiyorum. Her şey çok kötü ve benim sana ihtiyacım var." gözlerindeki yaşlar birikip akmaya başladığında kalbimin sıkıştığını hissettim. Göğsümdeki sızı herzamanki yerindeydi.

Parmak uçlarımda yükselip ona sarıldım ve onu bir daha asla onu bırakmamayı diledim.

Birden Luke beni kaldırıp ayaklarımla ayaklarına basmamı sağladı ve ellerini belime yerleştirdi.

"Burada kalmana ihtiyacım var." yavaş hareketlerle olduğumuz yerde sallanmaya başladık ve ben gözlerimi kapatıp kokusunu ciğerlerime hapsettim.

"Benimle olmana ihtiyacım var." dediğinde tutuşumu sıkılaştırdım.

"Her şeyin iyi olacağını ve sonsuza kadar beni seveceğini söylemene ihtiyacım var."

Merhaba! :) Umarım yb hoşunuza gitmiştir. Yorum ve oylarınızı bekliyorum. Hoşçakalın...

Summer RainHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin