3.Bölüm

134 9 5
                                    

Selam! :D Umarım beğenirsiniz. Hikaye böyle sıkıcı gidiyor olabilir ama hikaye ilerledikçe daha iyi olucak. Merak etmeyin.

İyi okumalar...

Garson pizzalarımızı getirip önümüze koydu ve gitti. İlk önce pizzasını yemeye Michael başladı. Hepimiz ona garip garip bakarken o sadece yiyiyordu. Doğum gününde ona pizza ile ilgili bir şey alacağımı aklımın bir köşesine not ettim. Daha sonra hepimiz pizzalarımızı yemeğe koyulduk.

''Pekala,'' dedi Ashton. Ağzını sildi ve boğazını temizledi. ''Bundan sonra ne olucak? Yani son sınıfız ve birkaç ay sonra mezun olacağız. Hepimiz bir yerlere dağılacağız. O zaman kim nereye gidecek?''

''Ben ve Summer Washington State Üniversitesine gideceğiz.'' dedi Beatrix ağzı doluyken.

''Ciddi misiniz?'' diye sordu Michael bir bana bir Beatrix'e bakıyordu.

''Evet.''

''Aslında ben bilemiyorum. Yani sınavlar zor, çok zor.'' dedim içeceğimden bir yudum alırken.

''Ben seni çalıştırabilirim.'' sesin sahibine baktım. ''Ciddiyim.'' dedi Luke.

''Bunu senden istemem doğru olmaz.'' diye mırıldandım.

''Hadi ama Summer. Sadece ders çalışacağız.'' dedi kendini bilmiş bir edayla.

''Başka bir şey yapmayacağız zaten Luke. Eğer başka tür bir şey düşünüyorsan seni sikerim.'' dedim gözlerimi kısarak.

''Bunu zevkle bekleyeceğim.''

''Kes şunu!'' diye cırladım ve Luke'a vurmaya başladım. Biz kavga ederken diğerleri bize bakıyordu.

''Ne kadar tatlısınız.'' dedi pürüssüz bir ses. Bu Calum'du. Son birkez Luke'un koluna vurduktan sonra önüme döndüm ve içeceğimi içmeye devam ettim. Sanki hiçbir şey olmamış gibi davrandım kısacası.

''Beni dövebilirsin, sorun yok. En azından benimle ilgileniyorsun değil mi?''

''Sik kafalının tekisin, Luke.'' gözlerimi devirdim. 

''Tamam, kesin şunu.'' dedi Beatrix araya girerek. Buna sevinmiştim çünkü bu yavaş yavaş kötü yerlere gidiyordu.

''Benim gitmem lazım. Emma beni çağırıyor.'' dedi Ashton masadan kalkarken. Emma'da kim?

''Pekala, görüşürüz dostum.'' dedi Michael ona el sallayıp. Ashton gittikten sonra kaşlarımı kaldırıp diğerlerine yaklaştım.

''Emma kim?'' 

''Bilmiyor musun? Ashton'ın sevgilisi.'' dedi Calum bana şaşkınca bakarken ve o an nefes alamadım. Canım yanmıştı. Sevgilisi vardı ve benim bundan haberim yoktu. Sanki ben küçük bir çocuktum ve biri elimden şekerimi almıştı. Bu duygu bana yabancıydı. İğrenç hissediyordum. Dibe batmış gibiydim.

Bu cevabı aldıktan sonra geri kalan sohbete hiç katılmadım. Bana soru sorsalar bile geçiştirip durdum. Konuşmak istemiyordum çünkü konuşursam gözyaşlarımı tutamazdım ve kimsenin beni böyle güçsüz görmesini istemiyordum. Ashton'dan nefret bile edemiyordum. Ona sadece kızgındım ve o hiçbir şey bilmiyordu. Eminim bilseydi de yine böyle davranırdı çünkü ben onun hiçbir şeyiyim. Lanet olsun ki, hiçbir şeyiyim.

''Yeni açılan panayıra gitmek ister misiniz? Çok eğlenceli olduğunu duydum.'' diye sordu Calum. 

''Oraya en son gittiğimde bir penguen saldırısına uğradım bu yüzden biraz düşünmem gerekiyor.'' dedi Luke bana bakıp gülümserken. Kaşlarımı kaldırıp ona baktım ve dudaklarımı birbirine bastırıp masanın altından ayağına tekme attım. Bunu hak etmişti.

''Birazdan birtane daha saldırıya uğrayacaksın, Luke.'' dedim arkama yaslanırken. Bunun üzerine hepsi gülmeye başladı.

''Tamam o zaman bu gidiyoruz demektir!'' dedi Calum sevinerek.

 ❁ ❁ ❁ ❁ ❁ ❁

"Ben ve Michael beraber takılacağız. Sonra burada buluşuruz. Tamam mı?" dedi Beatrix bize bakarak.

"Tamam bende Sum-"

"Ben ve Colin'de beraber takılacağız, değil mi Colin?" Calum Colin'in koluna girdi ve onu sürüklemeye başladı.

"Dostum seni tanımıyorum bile." dedi Colin Calum'dan kurtulmaya çalışırken, yüzünü ekşitti.

"Ah, merak etme sana kendimden bahsederim. Hadi gel!" deyip Colin'i sürüklemeye devam etti. Onların bu haline güldüm. Colin ise bana 'lütfen beni kurtar' dermişcesine bakıyordu.

"Eee, ne yapmak istersin?" diye sordu Luke önüme geçip yüzünü aydınlatan gülümsemesiyle bana bakarken.

"Seninle takılacağımı kim söyledi?"

"Bana bir şans ver." dedi omuzlarını silkerek. "arkadaş olalım?"

"Peki vereceğim, ama benimle dönme dolaba tırmanacaksın." dedim gülümseyerek. Bana garip garip baktıktan sonra derin bir nefes aldı.

"Ne?"

"Duydun. Arkadaş olmak istiyor musun?" sesli bir şekilde yutkunduktan sonra kafasını olumlu anlamda salladı.

"Pekala. Benimle gel." dedim ve dönme dolaba yürümeye başladım. Neyse ki bugün dönme dolap çalışmıyordu. Bu işimize gelmişti çünkü oyuncak çalışmıyorken tırmanmak daha kolay oluyor.

Luke ile beraber dönme dolabın önüne geldiğimizde birkez daha sesli bir şekilde yutkundu. O sadece abartıyor. Dönme dolap o kadar da yüksek değil.

"Summer, seninle olmadan ölmek istemiyorum." dediğinde ifadesizce ona baktım. Sanırım artık kendimi kontrol edebiliyorum. Ama şuan içimden ona vurmak geliyor.

"İlk ben tırmanacağım. Sonra da arkamdan sen gel."

"Tamam." dediğinde gülmemek için kendimi zor tuttum. Yavaşça demiri tutup yukarı tırmanmaya başladım. Birkaç dakika sonra demirin üstüne oturdum ve ayaklarımı sarkıttım.

"Biraz daha hızlı ol, Luke!" diye bağırdım ve güldüm. Luke yanıma gelip oturduğunda rengi atmıştı. Bu kadar korkunç mu geliyordu ona?

"Tamam, seninle arkadaş olacağım." dedim dudaklarımı birbirine bastırıp.

"Sonunda, en azından buna değdi." yanındaki demiri tuttu ve aşağıya bakıp tedirgince sırıttı. Etrafı incelemeye başladığımda güneşin battığını gördüm. Bu gerçekten muhteşem bir görüntüydü.

"Hey, şu ikisi Michael ve Beatrix değil mi?" dedim sahil kıyısındaki iki kişiyi gösterirken.

"Evet onlar." dedi kaşlarını çatıp.

"Onlar niye deli gibi koşuyorlar?" diye sordum ve onun gibi kaşlarımı çattım.

"Bilmiyorum ama içmiş olabilirler. Gidip baksak iyi olucak." dediğinde onu onayladım, çünkü cidden deli gibi davranıyorlardı.

Yorum ve oylarınızı unutmayın :) :)

Summer RainHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin