Bunu söylemek her ne kadar üzücü olsada, finale sadece birkaç bölüm kaldığını duyurmak istiyorum...
"Hadi Summer. Herkes aşağıda seni bekliyor." bakışlarımı boy aynamdan alıp kapıda dikilmiş beni bekleyen Beatrix'e çevirdim. Ben bütün gece boyunca bu odada kalabilirdim ama o kalamazdı. Çünkü üstünde hayatı boyunca asla giymek istemediği bir elbise yoktu.
"Bu elbise ile aşağı inmem. Ayrıca bu topuklular ile yürüyemiyorum. Beni almadan gidebilirsiniz değil mi?" içimdeki umut ışığını söndüren bakışlarını üzerimde tutmayı sürdürdü.
"Eğer 5 dakika içinde aşağa gelmezsen Luke'u yollarım ki, zaten buna hayır demeyeceğine eminim." gülümseyip kapıyı ardından kapatırken kaşlarımı çattım ve bu elbiseyi bana giydirmesine izin verdiğim için kendime lanet ettim. Aslında tam olarak öyle olmamıştı. Mezuniyet balosu için kendime elbise bakmamıştım ve Beatrix'in bana elbise vermesine göz yummuştum.
Tekrar lanet olsun.
Ayrıca bütün gün boyunca bana topuklu ayakkabı ile yürüme provası yaptırmıştı ama ben her seferinde yerle burun buruna geliyordum ve bundan sıkılmıştım. Ayrıca topuklu ayakkabı ile yürüyemediğim bir gerçekti. Yani bunu itiraz etmiyorum.
Sıkıntılı bir nefes verip dolabımı açtım ve içinden en sevdiğin boğazlı siyah-beyaz converse'lerimi aldım. Beatrix'in bana kızacağını biliyordum ama akşam eve gelirken harap olmuş ayaklar istemiyordum. Bu nedenle kendi yolumdan gitmeye karar verdim.
Ayağımdaki topukluları yere fırlattım ve converse'lerimi ayağıma geçirdim. Son birkez aynada kendime baktım. Saçımı yandan örüp birkaç -küçük- tutamını serbest bırakmıştım. En sonunda ise her şeyin iyi gideceğini ve harika bir gece olacağını aklıma yerleştirdikten sonra nihayet alt kata giden merdivenlerden hızlıca indim.
"Ben hazırım." tedirgindim ve bunun acısını tırnaklarımı derime geçirerek çıkarıyordum. Neden mi? Tedirgindim çünkü Beatrix hariç hepsi bana şaşırmış bir ifadeyle bakıyordu
Bu midemin kasılmasına bile sebep oluyor.
"Harika olduğunu söylemiştim. Gördün mü?" Beatrix ellerini çırpıp yanıma gelirken Calum elimi tutup beni etrafımda döndürdü.
"Seni daha önce böyle göreceğim aklıma gelseydi-" beni baştan aşağı incelerken bakışları ayakkabılarımda durdu. "Sadece harikasın." yüzüne yakışır bir gülümseme takınırken Luke Calum'u yana doğru itip beni kendine çekti.
"Hey, o benim." kollarını etrafıma dolayıp yanağını başıma dayadı.
"Sakin ol, dostum. Sadece iltifat ediyordum." Calum masum olduğunu göstermek istercesine ellerini yukarı kaldırırken onun bu haline gülüyorduk.
"Eğer şimdi yola çıkmazsak mezuniyet balomuza geç kalacağız millet." dedi Ashton tüm dikkatleri üzerine çekmek için saatini gösterirken.
"Pekala. O zaman gidelim." dediğim sırada hepimizi durduran şey kapının zil sesi oldu.
"Altı kişiyiz değil mi? Bu kim?" Michael'ın söylediği şeyi pas geçerek Ashton kapıya yürüdü. Bu sırada da kafası karman-çorman olmuş Mic (Michael'ın kısaltması) parmaklarıyla içeridekileri sayıyordu.
Luke'un koluna girdim ve başımı omzuna dayadım.
"Size bir şey söylemeyi unuttum." dedi Ashton kapı kolunu tutarken. "Ben baloya Skylar ile gidiyorum." kapıyı açtı ve bize el sallayıp gülümseyen boynuzsuz şeytanı gösterdi. Tabii bu benim deyimimle belirttiğim şekliydi. Ben hariç herkesin deyimiyle ise o Skylar'dı.
İşte mezuniyet balosuna gitmemek için bir sebep daha. Ne hoş!
"Bende size bir şey söylemeyi unuttum." dedi Calum ellerini havaya kaldırıp sallarken. "Baloya gitmiyoruz. Onun yerine daha güzel bir yere gidiyoruz."
"Hadi ama! Ben bu elbiseyi boşuna mı giydim? Siz her nereye gidiyorsanız gidin. Ben gelmiyorum." Luke'un elini bırakıp tekrar basamaklara ilerlediğim sırada Luke beni göz açıp kapayıncaya kadar kucağına almıştı.
"Oyun bozancılık yok, bebeğim." sıkıntılı bir nefes verip kaderime razı oldum ve Luke'un kucağına sindim.
"Ben hala bir şey anlamadım." diye mırıldandı Beatrix. Michael kolunu onun boynuna sardı ve birlite kapıya yöneldiler.
"Gidince görürsün benim küçük pony'm."
'°ºø•❤•.¸✿¸.•❤•.❀•.•❀.•❤•.¸✿¸.•❤•øº°'
Birkaç kez kaza tehlikesinden kurtulduktan sonra nihayet Ashton arabayı park etmişti. Kaza sebebimiz de Skylar'ın Ashton araba sürerken onun dikkatini dağıtmasıydı. Bu arada onlar çıkıyorlar. Bunu arabada Calum'un sorusu üzerine öğrendik. Birlikte olmaları benim için iyi bir şey, çünkü Skylar artık boşta değil. Yani Luke'a yaklaşamaz.
Yolun geri kalanında ise Luke'un bana garip garip bakmasından rahatsız olarak geçirdim. Bana neden öyle baktığını sorduğumda ise neden converse giydiğimi, ve onunla evlenirken de converse mi giyeceğimi sordu.
Bende ona kendisiyle evlenmeyeceğimi ve bu konu ile ilgili daha fazla konuşmak istemediğimi söyledim. O da hayal kırıklığına uğradı. Çünkü hayallerinde penguen kostümüyle evin içinde koşuşturan çocuklarımız varmış.
Biliyorum garip...
"Hadi gelin ve güneşin batışını izleyelim." dedi Ashton Skylar'ı peşinden sürüklerken. Ben ve Luke hariç herkes yerde arabaya yaslanmış bir şekilde oturuyordu. Biz ise arabının tepesine çıkıp oturduk.
"Pekala. Hadi söyleyin neden buraya geldik?" diye sordum tüm sessizliği bozarken. Bunu yapmıştım çünkü kimse konuşmaya niyetli değildi.
"Size bir şey sormak istiyoruz." dedi Luke bakışlarını üstümde tutarak.
"Turneye çıkmamıza çoook az bir zaman kaldı ve yine sizden uzakta olacağız." diye devam ettirdi cümleyi Michael.
"Bu nedenle eğer kabul ederseniz turnede bize eşlik etmenizi istiyoruz. Her şey hazır. Sadece sizin cevabınızı bekliyoruz." dedi Calum heyecanlı bir şekilde. Derin bir nefes alıp bakışlarımı gökyüzüne çevirdim.
"Üzgünüm. Size turnede eşlik edemem, çocuklar. Benim gitmem ve bitirmem gereken bir üniversite var." diye homurdandım.
"Sorun değil. Okulunu internetten okumaya devam edebilirsin. Bende öyle yapacağım." dedi Luke. Beni ikna etmeye çalıştığını biliyordum ve bunu kabul etmek istiyordum ama bilmiyorum.
"Hayatına biraz renk katmak istemez misin?" bu soru Michael'dandı.
"Senin saçların gibi mi?" söylediğim şey yüzündeki gülümsemeyş genişletti.
"Belki. Ama konumuz bu değil. Eğlenmek seninde hakkın."
"Bilemiyorum. Ailemle konuşmam lazım."
"Tur bittiğinde ailenle tanışmaya gideriz. Söz veriyorum." dedi Luke ellerimi tutup bana yalvarırcasına bakarken. Onun bu haline dayanamayacağımı biliyor. İşte bu hiç iyi bir şey değil.
"Lanet olsun." ağzımdan homurtuların çıkmasına izin verdim. "Pekala. Tamam sizinle geleceğim ama eğer geri dönmek istersem buna kimse karşı çıkmayacak. Anlaştık mı?"
"Eminim ki, geri dönmek istemeyeceksin." dedi Beatrix sinsice sırıtırken. Gözlerimi kısıp ona bakarken herkes bu halimize gülüyordu. Skylar bile. O Ashton ile birlikte olsa da bu ona olan nefretimi zerre kadar değiştirmiyor.
"Bunu kutlamalıyız!" diye bağırdı neşeli bir şekilde Luke. Kafamdaki tüm karmaşık konuları ve düşünceleri zihnimin en karanlık köşesine iterek Luke kalkıp arabanın radyosunu açtı.
Daha sonra ise bütün gece dans edip Ashton'nın arabanın bagajında sakladığı içkileri içtik. Tabii Luke içmedi. Çünkü onların dediğine göre bu ona yasakmış.
Oy ve yorumlarınızı unutmayın...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Summer Rain
Fiksi PenggemarAşkı ararken yağmura yakalanmanın hikayesi... Bu kitap kendi şahsıma aittir ve benim iznim olmadan başka bir sitede yayınlanamaz.Tüm Hakları Saklıdır. ®