Bölüm 20

2.2K 472 105
                                    

Ahu hafta içinde Sulhi Hocası ile görüşüp danışmak istediği konu hakkında konuşup fikirlerini almıştı. Biraz hayatındaki gelişmelerden de söz etmişti. Zaman içinde öğretmen öğrenci ilişkisinden çok bir abi gibi olmuştu adam ona. Fikirlerine çok değer veriyordu Ahu. Alanında sözü geçen bir sanatçıydı. Deneyimleri, fikirleri değerli bir müzisyendi. Yetiştirdiği öğrenci sayısı sayılamayacak kadar çoktu.

Uzun zamandır İmge'nin yedek gitarı ile çalışıyordu. İmge sorun olmadığını ne kadar isterse kullanabileceğini söylemiş olsa bile başkasının enstrümanı yerine kendine ait olmasını istiyordu. Şu an için pahalı bir istekti. Bir de istediği enstrüman için evi müsait değildi. Telefonunda fiyat araştırması yaparken gelen aramayı tereddütle açtı. Bilinmeyen numaraları cevaplamayı sevmezdi.

"Selam Ahu, Ulaş ben. Nasılsın?"

"Ah! İyiyim, siz?"

"Bende iyiyim canım, sağ ol. Sana Bartu'nun arayacağını söylemiştim ama ondan önce beraber biraz çalışırsak daha iyi olur diye düşündüm. Stüdyoda rahat edemeyiz dedim. Benim evimde ufak bir stüdyo olduğu için orada çalışmayı uygun buldum. Hem Selin'im çok güzel havuçlu kek yapıyor. Öğleden sonra işiniz yoksa Tarkan ile gelebilirsiniz. Konumu atarım. Uyar mı?"

Ulaş tüm programı yapmış ve taramalı tüfek gibi anlatmıştı. Zaten Ulaş genelde sormaz direk uygulamaya geçerdi. Karşısındakinin müsait olup olmadığı, o an düşüncelerinde yer etmezdi. Ahu için sorun değildi fakat Tarkan'ın işi olabilirdi. Her ne kadar Tarkan ile gitmek istese de işi varsa tek gidecekti. Bu nedenle "Tamam" dedi.

"Biliyordum. Beş gibi görüşürüz."

Ahu yerinden fırladığı gibi önceden seçtiği bestelerini dosyaladı, üzerini değiştirdi ve beklemeden evden çıktı. Atölyeye ne kadar zamanda ya da nasıl gittiğini bilmiyordu. Kafası binlerce düşünce ve hayalle dolu olunca yer, zaman algısını yitirmişti.

"Ahu abla bu ne telaş?"

"Ne telaşı? Telaşlı değilim"

Bülent başını eğmiş şaşkınca kadına bakıyordu. Kapıdan içeri fırtına gibi girmiş ve kaygan zeminde zor durmuştu. Tarkan, Ahu'nun ardından kapıdan girmiş, Ahu'nun arkasında duruyordu. Ses etmemesi için parmağını dudağına götürüp Bülent'e işaret verdi.

"Yalnız abim yok"

"Hi! Nerede? Tam da ihtiyacım olduğu zaman nereye gitti?"

"Uzak diyarlara" dedi Bülent elini havada sallayarak. Tarkan, Ahu'nun ardında elindeki dürümü yerken gülüyordu.

"Ne diyorsun ablacım ya?"

"Şimdi şöyle... Abimin karnı acıkınca onda kafa bi gidiyor. Beden büyük ya çabuk acıkıyor. O açlıkla aklına otlayan kuzular, koyunlar geliyor."

Bülent hikâyesini uydurmaya devam ettikçe Ahu "Zevzek" diyerek omzuna vurdu. Arkasından gelen gür kahkaha ile döndü. İki kahkahanın ortasında elleri belinde kalmıştı.

"Al bi zevzek daha. Utanmadan izliyor da"

"Kabul et yedin"

Ahu, Tarkan'ın elinden dürümü alıp koca bir ısırık atarak "Hı yedim" dedi. Tarkan sevgilisine sıkıca sarılıp yanağını öptü. Ağzının yağlı olmasını umursamadı çünkü Ahu'nun koca ısırık sonrası yanaklarına kadar yağlanmıştı.

Ahu yarım dürümü mideye indirdikten sonra Ulaş'ın aradığını ve davet ettiğini söyledi. Çocukça bir beklenti ile Tarkan'ın yüzüne bakıyordu.

"Tamam"

"Ne tamam? Beraber mi gideceğiz?"

"O ho... Sana da illa özneli yüklemli cümle kurmak gerekiyor bebeğim. Tamam Ahucum. Ulaş'ın davetine, beraber tam saatinde gideriz canım. Oldu mu?"

ÇİVİLİ TOPUKLAR (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin