Bölüm 8

2.4K 483 83
                                    

Ahu sabah erkenden uyandı. Yatağın içinde bir süre oyalandıktan sonra bir ikna operasyonuna daha hazır olarak mutfağa gitti. Kahvaltı hazırlıkları yeni başlamıştı. O da katılıp yardım etti. En son bardaklara çayları koyduktan sonra yerine geçti. Masada çatal ve bıçakların dışında ses çıkmıyordu. Yeni bir yalanı başlattı.

"Önümüzdeki hafta sonu okuldan bir arkadaşım evleniyor. Beni de düğüne davet etti. İzin verirseniz gitmek istiyorum"

Anne ve babası birbirine baktıktan sonra sözü babası aldı.

"Kimmiş bu arkadaşın?"

"Sınıf arkadaşlarımdan biri. Yakın, iyi anlaştığım bir kız"

"Öğretmenlik yapıyor mu?"

Sıkıştırmalı ve gereksiz sorular gelmeye başlamıştı. Açık vermeden devam etmeliydi.

"Evet"

"Örnek alacağın biri demek ki. Hem okulunu bitirip öğretmen olmuş hem de zamanı geldiğinde evleniyor. Senden de bunu bekliyoruz"

"Kısmet..."

Babası başını sallayarak "Gidebilirsin" dedi ve yüzüne bakmadan tabağına geri döndü. Ahu tam sevinmiş, sorunu çözdüğüne kanaat getirdiği anda bu defa annesi sözü aldı.

"Sen bu evlilik işlerine nasıl bakıyorsun?"

Konu gitgide derinleşiyordu. Altı boş cümleler etmezdi annesi. Bu defa sadece ağız arama olarak kalmasını diledi. Evlenme meraklısı değildi. Gün gelecek, doğru zamanda, sevdiği biri ile evlenip çocuk doğurmak pek tabii istiyordu fakat yalanlar denizinin içinde ona inanacak ve istediği hayatı kabul edecek birini bulması imkânsız gibi geliyordu.

"Kısmet dedim ya anne. Karşıma uygun biri çıkarsa, seversem belki düşünebilirim."

"Çıkar kızım, çıkar"

Lokmalar nedensizce Ahu'nun ağzında büyümeye başladı. Kuruntu onun en yakın arkadaşı olmuştu geçen zaman içinde. Söylediği her yalan sırtına bir taş ekliyor ve zamanla ağırlaşarak kaldıramayıp yere yığılacağından korkuyordu. Düştüğü anda da üzerinden silindir gibi geçecek iki insan tam karşısındaydı.

"Bugün iki tane özel dersim var. Hazırlanıp çıkayım"

Bu defa doğru söylemişti. İki özel dersini verdikten sonra İmge'yi arayacaktı. Düğünde söyleyecekleri şarkıların repertuarını hazırlamaları gerekiyordu. Bir de Rahşan'a haber vermeleri lazımdı. Oyalanmadan hazırlanıp çıkarken hala mutfak masasında oturan ailesinin konuşmalarını duydu. Böyle saatlik derslerle olmayacağını özellikle ikinci öğretimde öğretmenlik yapmasının hiç uygun olmadığını konuşuyorlardı. Bunlar yüzüne de söylendiği için gerisini dinlemeden çıktı.

Önce öğrencilerine derslerini verdi. Öğretmenliği seviyordu. Severek okumuştu. Bilgiye aç parlak bakışlı çocuklara bilgilerini aktarmak keyif vericiydi ama Ahu'nun kalbini müzik gibi hızlandırmıyordu. Şu an Türkçe dersi yerine müzik dersi vereyi tercih ederdi.

Piyano öğrenirken kısıtlı zamana çok bilgi sığdırmaya çalışırdı. Aklı hızla çalışırken parmakları ağrıyıp kasılana kadar durmazdı. Bir gün eline öyle bir kramp girmişti ki acıyla kıvranmıştı. O gün çok ağlamıştı. Ağrısını bahane edip tüm sıkıntılarının gözyaşını bir kerede dökmüştü. O dersleri alabilmek için çektiği çileler, yürüdüğü yollar, çalıştığı işler... Her biri zordu, aşılması zor engellerdi ama yılmadı. Tek bir hedefi vardı. Hayallerine sığınıp zorluklara göğüs germeye çalışıyordu. Tek başına olmak en zoruydu. Ona destek olacak kimsesi yoktu. Bir tek İmge dinliyordu ama onunda elinden bir şey gelmiyordu.

ÇİVİLİ TOPUKLAR (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin